DivShare

16 Kasım 2013 Cumartesi

Yalan

Dizeler alt alta gelse ne olur, yan yana dizilse tümceler
Anlamı sen olmayan hiç bir simge ve bütün imgelerin
Lütufuna yerdiğim koca kâinat ve göze gelen şu zuhur
Sen olmayınca dünya olsa ne olur! Ne olur, olsa yalan.
Hani dolansa şu çehresini, ömrü olduğu kadar uzun
Irmakları sarsa cennet gibi serin ve ayyuka uzansa
Mabuduma dolansa ışığı ayın ve her hutbede adımla okunan
Sensizliğe giden bu ömrün yolu sırata kadar, sırata.
Ahıma geçmez bir günün yükü yakut gökler gibi parlasın!
Gözleri olmayan gece olmuş deniz bulanık seni sunmayan
Zemheri bir fücur topraktan fışkırıp cehennem kadar sıcak
Gıyabında yanmak sen yoksan ne olur! Ne olur olsa yalan.
Sözleri kim yazsın en güzel şarkılara, şairi sözleri ederken diza
Fikri, ızdırabın her satrında katlanan bu yokluğa ezik
Aşkından ayrı; neyi, kime, ne için? Hangi uhdeyle yazacak.
Sen olmayınca kalem oynasa ne olur! Ne olur kâğıtlar boş kalsa.

Altan İlhan Arslan

Âşık ağlamak için gelir dünyaya

Ey! Meşrep kapısı, ahı dinmeyen güzarım
güzden vuran canıma, efkarıma bir mey.
Yâdıma damlayan cümle dünyaya bu canım
gülüp de geçti. Sanki dünya da gülü figan
mahşerime haz ediyor, aguşuma çalsın ney.

Koy, edebi garibin ezelde bozulmuş halini masaya
masa sarhoş, salon dumanlı, bütün riyalar alayda.
Pirine yalanın kuyruk sokumuna kadar edilmemiş rücu
fücuruna yananın alayı sokakta, zevki merc ediyor.

Ey! Sine-i canıma mızrak gibi saplanıp çekilen hançer!
kan dökülmese de bu handa, öyle bir musalla! Öyle bir illet!
Düşünce harına, cehennem serap gibi geliyor!
Böyle ezildik! Yüreği hasta, hali viran, âşıktan da berbat
mahrecine dünyanın hasta geldik, hasta gidiyoruz.

Altan İlhan ARSLAN

Kanaat

Çeşm-i baharıma vurdu güz
nice hüzün aldı yaprağı dalımdan.
Aylar sürecek bir hasret ki o yüz
bir gün utanacak şu yaptıklarından.

Ne fetvası geldi ümit edilen o göklerin
ne adın okundu çok beklediğim.
Sen ümitsiz bir yarın sonlu bir hece
velhasıl
hiç olmamış ne dilde, ne gönülde yerin.

Ne zaman yüreğimin teksirine geçse
ad'ların kavminden daha çok
daha derin bir ızdırap bir yokluk
döküldü göklerden boşaldı üstüme.
Ne zaman güneşe sen diye baksam
karardı yüzü o vakit küsüp
uçsuz bir karanlık ve sonsuz
soğumaydı, küskünlük!
Miladım oldu, uyandı içim
ve sen onun yerini hiç alamadın.

Ve afakı saran bu zuhur
tutuşmaya hazır ben'im gibi
ve sevgide sonsuz edilmiş söze
ihanette gördüm nice sevgiliyi.
Nicesi ayrı düşe tutulmuş ortak
hepsi bir olmuş nefret ve şarap
içmekten uyuşmuş zil zelal
aynı hiddetle kırıyordu aşkı.
Ne dil utansın, ne yüzü haramın
ne koyunlar gördü o şehveti
bakınca mizana gelmedi utanç
hangi yüzle hala aşk diyor insan.

Ayrı düşmeli aynı hevese bakan
aynı kalmalı bütün cümleler.
Dil sürçmemiş zamanlardan
olduğu gibi apayrı bir
ışığı kalmalı o güzel yüreğin.
Hani meale geçmişti bir gün
kusura teşbih ile kanaat ettik.
O biz
tek bir gün azaba vebal saymaz
gınaya giden sarhoşlar gibiydik.

Altan İlhan Arslan

YAN

Utancı bilmeyen çamura kardeş
Nebiye meşk eden ahlak ve erdeme
Kendini bilmeyen harama özdeş
Nice Kıptiler gördüm ahlak ehlinde.

Yol verip suya nice dağları geçen
Havar edende o ovalara inince
Şirk ile makamı çatılmış göğsünden
Nice şerefi eksik taht olur önümüze.

Güneşi kendine çevirmiş uyanda bak
Cevri ehlin o pis suyundan içme
Geceler tek mevsim sanki bize hak
Ne ışığı var ayın ne kendi orada.

Yan kadrine ecir sayıp günü haktan
Boşluğa girdiğin her gününde
Yan hakkı unutup içine sardığın
Şu dünya ehlinin mahvı içinde.

Altan İlhan Arslan