DivShare

8 Aralık 2012 Cumartesi

Yarın Daha Güzel Olabilir



Şu dakika, her kim umuda dair hislerini kaybettiyse, unutmamalılar ki belki de kendilerine verilen zaten fazlaydı. Birazını yaratan aldı diye sırt çevirmemeli, sağduyuyu ve iyi olan birkaç şeyi de feda etmemek gerekir. Bırakın her kim kötülük ettiyse sirayeti size bulaşmadan ondan çabucak uzaklaşıp, kendi savaş meydanınızdaki yenilgiden kurtulmanın tasarrufu içine girin. Bu; aşkta, işte, beşeri düzen içinde her ne olursa olsun! Her kim size tokat vurduysa ve canınızı acıttıysa size ümitsizlik ve kendini yerme olarak gelmesin. Kendince cürümü olan bu zati şahanelerin ve sıfatların verdikleri zarar, geri dönüşümü olan bir durum ve gelecekte hesabı görülecek bir zaman kaybıdır. Kendi içinizde yıkılan ana çatının hasarını asla büyütmeyin. Hayat görecelilik içinde neyi gösterir bilemezsiniz. Bu gün düştünüz ancak yarın koşarak gideceğinizi söyleseler ona da inanmazsınız. En büyük kayıp; elle tutulan, tenle hissedilen, gözle görülen değil! Size suretini bağışlayanın beklentilerine vereceğiniz cevaptır. O’na cevabınız çok açık ve net olmalıdır. Sırtını dönenlerden yana olan üzüntüleri büyütüp, içinize ektiğiniz acılardan bir umut dilemek, şeytanın zatından cennetin müjdesini istemek kadar çok, ama çok acınası bir benzerlik taşır.
            Direnin! Direnmek, kendi içinde doğrularını, hak ettiğine inandığı, yaşama dair, evrensel hakların uğrunda mücadele vermenin, ‘insan olma’ özetidir. Unutulmasın ki en güzel şeyler, iyiliği içinde barındıran, o ilahi akışın verdiği sadelikle biçimlenmiş her ne olursa olsun onunla güzeldir. Bir tat almak istediğinizde, hoşunuza gitmesini dilersiniz! Hoşunuza gidecek olan, sizin beklentiniz değil, ona o tadı vermiş olanın hikmetindedir. Onun ne görünüşü, ne huyu, nede suyunda sizi tatmin edecek bir yan, zerre bir gerçeklik olsun. O sadece bakışınıza, dokunuşunuza ve hissiyatınıza zerk edilen seçimin bir olgusudur. Bir hatanın üstünüzdeki etkisi ne kadar yıkıcıysa, doğru kararların etkisi o kadar tatmin edici ve güzelliklerle bezelidir. Çoğunluk, yaşamı boyunca aldığı hatalı kararların vebalini ödemekten, yaratanı sorumlu tutmakta ve kötülüğü kendi içinde barındırmaktan medet ummaktadır. Karanlıkta koşmanın canlarını yakacağını bildikleri halde, her canları yandığında kendi seçimlerinin sonucu olduğunu inkâr edip günaha girmenin yolunu seçtiler. Şu bir gerçek ki herkes kendi seçimini yapar. Ancak sonuçlarına katlanmanın sorumluluğunu başkalarına yükleyemez. Yüklüyorsa bilin ki, o kötülüklerin kaynağından beslenen ve şekli insana benzeyen bir mahlûkattır. Ötesi düşünülemez bile. Onu bertaraf etmek topulumun içindeki bütün değerlerinden azletmekle, uzaklaştırmakla yahut ıslah etmekle mümkündür. Böylelerinden gelecek olan zararı telafi etmek, yüce yaratanın insafına sığınarak, gereğini yerine getirmek, vicdani hususların doğrululukla şekillenmiş olması, kanaatin yaratanın emri ilahisiyle örtüşmüş olması demektir.
            Amaç uğrunda; yüreğini, bir kolunu bacağını bırakırsın yahut bedenini ama asla ruhunu esir bırakmazsın. Bir şey feda edilecekse bilin ki insan ömrü bunların içinde bırakılacak en kolayıdır. Zor olan, ruhunu bu dünyaya esir etmek ve ondan gelecek bir hiçliğin içinde kendini harcamaktır. Umudu, ümidi, zikri ve fikri bir olan, herkes bilir ki yaşamak sadece kolayı tüketmek değil, en olmadık hayal kırıklıklarında bile seni var edenin insafına sığınmak gerek. İnsaf etmeyenlerin çoğunluğuna ezilmeden hayrı Allah’tan beklemek gerek. Düşü ve dünü yıkılan, yarını kaybettiğini zannetmesin her zaman bir umut kapısı insan olan için açıktır. Selamlar, sevgiler..

Altan İlhan ARSLAN

Hiç yorum yok: