Mecburdum gitmeye, gün ışığım döndü artık bir gölge say beni
Sen, bir rüya gibi pınardın gözünde dağın
Bilmezsin, akmadın ki kıvrımlı yatağıma.
Ben o yüzden bulanık çağlayamadım.
Düşün! İbretlik halden nice olurdu bu ırmak!
Ne kadar uzak akarsa aksın, içilen yeminlerinde sonu var.
Liyakat etmeyen kötüye arzudan çekilmiş bir nutfecik
Bir girdap gibi içine serpilmiş kahırdan bile daha ince!
Döktüğüm ter, verdiğim nefes, ektiğim can gibi
O kadar uzayacak, şu vakit; senli benli olmakta var,
olmamakta.
Öyle bir şey, bir düşe son koyarken kendini bitirmek
Döküleceğin yerde ödenmemiş hesapların her birini
Bilmek; öğrenmekten daha az değildi, eğildim işte!
İradesi oksitlenmiş duygularım, büküverdi çelik gibi yüreği.
Mecburum; kaçılmayacak bir ateş, zeminsiz bir son
Ahiri ebedi yalnızlığa mahkûm, bir defteri şeytanın yüzüne
çarpmaya.
Çekileceğim gölgeler gibi, tıpkı geldiğim gibi sessizce.
Ağıtsız ve yalnız hiç bir nefes yakınımda olmadan, öylece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder