DivShare

8 Temmuz 2012 Pazar

Milli Mücadele Yılları '' Atatürk'ün Kaleminden''


ORDU İLE İLİŞKİ

Şimdi baylar, ilk iş olmak üzere bütün orduyla ilişki kurmak gerekli idi.
Erzurumda On Beşinci Kolordu Komutanına 21 mayıs 1919 da yazdığım bir kapalı telde: "genel durumumuzun almakta olduğu korkunç şekilden pek üzgün olduğumu; ulusa ve yurda borçlu olduğumuz en son vicdan ödevini yakından, birleşik çalışmayla, en iyi yapabileceğimiz kanısıyla bu son görevi kabul ettiğimi; bir an önce Erzuruma gitmek isteğinde bulunduğumu ama Samsun ve yöresinin durumu, güvensizlik yüzünden kötü bir sonuca varma niteliğinde bulunduğundan, buralarda ister istemez birkaç gün kalmak gerekeceğini" bildirdikten sonra, "beni şimdiden aydınlatmaya yarayacak bir şey varsa bildirilmesini" rica ettim (belge: 10).
Gerçekten, Samsun ve yöresinde Rum çetelerinin Müslüman halka saldırması ve ötedenberi araçsız bırakılmış olan bu bölge yöneticilerinin yabancı devletlerin işe karışmaları yüzünden hiçbir tedbir alamaması, durumu güçleştirmişti.
Tanıdığımız ve kendisinden büyük çaba umduğumuz bir kişinin Samsuna mutasarrıf olarak atanmasını sağlamaya girişmekle birlikte, Üçüncü Kolordu Komutanını geçici olarak Canik22 mutasarrıflığına atadım. Elden gelen bölgesel tedbirlerin alınmasına ve özellikle halkın gerçek durum üzerinde aydınlatılmasına ve orada bulunan yabancı birlik ve subaylardan çekinmeye yer olmadığının anlatılmasına önem verildi ve hemen o bölgede ulusal örgütler kurmaya girişildi.
23 mayıs 1919 da Ankara'da bulunan Yirminci Kolordu Komutanına: "Samsuna geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı ilişki kurmak istediğimi ve İzmir bölgesinden daha kolaylıkla alabileceği bilgileri öğrenmek istediğimi" bildirdim.
Bu Kolordunun durumu ile daha İstanbulda iken ilgilenmiştim. Güneyden Ankara bölgesine trenle taşınması söz konusu idi. Bu yer değiştirmenin engellendiğini anlamış olduğumdan, İstanbuldan ayrılışım günlerinde Genelkurmay Başkanı olan Cevat Paşadan, kolordunun trenle taşınması gecikirse karadan yürüyerek Ankaraya gönderilmesini rica etmiştim. Bundan dolayı, söz konusu kapalı telyazımda23: "Yirminci Kolordunun bütün birliklerinin Ankaraya gelmeyi başarıp başaramayacaklarını" sordum. "Canik sancağı24 üzerine bilgi verdikten sonra bir iki güne değin Samsundan karargâhımla, bir süre için Havzaya gideceğimi ve herhalde Samsundan ayrılmadan önce beni aydınlatacak bilgileri beklediğimi" yazdım.
Yirminci Kolordu Komutanından, üç gün sonra, 26 mayıs 1919 da aldığım karşılıkta: "İzmirden düzenli bilgi alamadıklarını, düşmanın Manisaya girişini de telgrafçıların haber verdiğini, kolordunun Ereğlide bulunan birliklerinin hepsi trenle taşınamadığından, karadan yürüyüşe başladıklarını, ancak, yerin uzaklığı dolayısıyla Ankaraya ne zaman ulaşacaklarının belli olmadığını" bildiriyordu.
Kolordu Komutanı yine bu telyazısında: "Afyonkarahisarında bulunan 23. Tümenin, er sayısının pek az olduğundan ve orada ellerine geçen erleri bu tümene göndermekte olduklarından söz açtıktan sonra, Kastamonu ve Kayseri bölgelerindeki güvenliği bozan birtakım olaylar üzerine haberler gelmeye başladığını" bildiriyor ve zaman zaman bilgi vereceğini yazıyordu (belge: 11).
27 mayıs 1919 gününde Havzadan, hem Yirminci Kolordu Komutanından hem de bu kolordunun bağlı olduğu Konyadaki ordu müfettişliğinden: "Afyonkarahisarındaki tümenin güçlendirilmesi için hangi kaynaklardan yararlanıldığını ve gücünün artırılıp artırılamayacağını ve bugünkü durumumuza göre, bu tümene nasıl bir görev verilmesinin düşünüldüğünü" sordum (belge: 12, 13).
Kolordu Komutanı, 28 mayıs 1919 da sorduğum işler üzerine bilgi veriyor ve: "Düşman buralara girmeye kalkışırsa 23. Tümen, bulunduğu yeri bırakmayacak ve saldırıya uğrarsa, halktan alacağı yardımla, kesimini savunacaktır" diyordu (belge: 14).
Ordu Müfettişi de, 30 mayıs 1919 da verdiği karşılıkta: "23. Tümen, Karahisarın güvenliğini korumakla birlikte, düşmanın her türlü ilerleyişine, her türlü araçla karşı koyacaktır" diyordu. Bu araçların hazırlanmakta olduğunu ve Konyada orduyu destekleyebilecek bir kuvvet hazırlamaya çalışıldığını; ancak, buna daha ad ve san konmadığını bildiriyordu.
Ben, müfettişliğe yazdığım telde: "Konyada bir vatan ordusu kurulmakta olduğu üzerine bazı haberler yayılmıştır; bunun içyüzü ve örgütü nedir?" demiştim. Böyle bir soru sormaktaki düşüncem, biraz da onları özendirmek ve uyarmak idi. Müfettişliğin verdiği son bilgi, bunun üzerinedir (belge: 15).
Kolordu Komutanı bu soruma: "Konyada vatan ordusunun kuruluşundan haberim yok" diye karşılık vermişti.
Yirminci Kolordu ve Konyadaki Ordu Müfettişliği ile ilişki kurmam üzerine aldığım haberlerden uyanıklığı gerektiren noktaları 1 haziran 1919 da Erzurumda On Beşinci Kolordu ve Samsunda Üçüncü Kolordu ve Diyarbakırda On Üçüncü Kolordu Komutanlarına bildirdim (belge: 16).
Trakyada bulunan kuvvetleri ve komutanlarını bilmiyordum. O bölge ile de ilişki kurmak gerekti. Bu düşünceyle, İstanbulda, Genelkurmay Başkanı Cevat Paşadan 16 haziran 1919 da özel şifre ile (Cevat Paşa ile ayrılışım günü gizli bir şifre kararlaştırmıştık) Edirnede Kolordu komutanının kim olduğunu ve Cafer Tayyar Beyin nerede bulunduğunu sordum (belge: 17). Cevat Paşa 17 haziranda karşılık verdi. "Cafer Tayyar Beyin Birinci Kolordu Komutanı olarak Edirnede bulunduğunu" ögrendim (belge: 18).
Amasyadan 18 haziran 1919 günü, Edirnede Birinci Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Beye kapalı telle verdiğim yönergede başlıca şunları bildirdim: "Ulusal bağımsızlığımızı boğan ve yurdun bölünmesi tehlikelerini hazırlayan İtilâf devletlerinin yaptıklarını ve İstanbul Hükümetinin tutsak ve güçsüz durumunu biliyorsunuz."
"Ulusun kaderini böyle bir hükümetin eline bırakmak, dağılmaya boyun eğmektir."
"Trakya ve Anadoludaki ulusal örgütleri birleştirmeye ve ulusun sesini bütün gürlüğüyle dünyaya duyuracak güvenilir bir yer olan Sıvasta birleşik ve güçlü bir kurul toplamaya karar verilmiştir."
"Trakya-Paşaeli Cemiyeti, yetkili olmamak üzere İstanbulda bir kurul bulundurabilir."
"Ben İstanbulda iken Trakya Cemiyeti üyelerinden kimileriyle görüşmüştüm. Şimdi zamanı geldi. Gerekenlerle gizlice görüşerek hemen örgütler kurunuz ve benim yanıma da delege olarak değerli bir iki kişi gönderiniz. Onlar gelinceye değin, Edirne ili haklarının savunucusu olmak üzere, beni vekil ettiklerini belirten, imzalı bir belgeyi kendi imzanızla ve kapalı telle bildiriniz."
"Bağımsızlığa ulaşıncaya değin, bütün ulusla birlikte, özveriyle çalışacağıma kutsal inançlarım adına andiçtim. Artık ben Anadoludan hiçbir yere gidemem."
Trakyanın direnme gücünü artırmak amacıyla bu yönergeye şu bilgileri de ekledim: "Anadolu halkı baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararlar, bütün komutanlar ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor. Vali ve mutassarrıfların hemen hepsi bizden yanadır. Anadoludaki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara dek genişledi. İngiliz koruyuculuğu altında bir bağımsız Kürdistan kurulması ile ilgili propaganda ortadan kaldırıldı ve bu amacı güdenler yola getirildi. Kürtler, Türklerle birleşti" (belge:19).




Hiç yorum yok: