DivShare

16 Kasım 2013 Cumartesi

Kanaat

Çeşm-i baharıma vurdu güz
nice hüzün aldı yaprağı dalımdan.
Aylar sürecek bir hasret ki o yüz
bir gün utanacak şu yaptıklarından.

Ne fetvası geldi ümit edilen o göklerin
ne adın okundu çok beklediğim.
Sen ümitsiz bir yarın sonlu bir hece
velhasıl
hiç olmamış ne dilde, ne gönülde yerin.

Ne zaman yüreğimin teksirine geçse
ad'ların kavminden daha çok
daha derin bir ızdırap bir yokluk
döküldü göklerden boşaldı üstüme.
Ne zaman güneşe sen diye baksam
karardı yüzü o vakit küsüp
uçsuz bir karanlık ve sonsuz
soğumaydı, küskünlük!
Miladım oldu, uyandı içim
ve sen onun yerini hiç alamadın.

Ve afakı saran bu zuhur
tutuşmaya hazır ben'im gibi
ve sevgide sonsuz edilmiş söze
ihanette gördüm nice sevgiliyi.
Nicesi ayrı düşe tutulmuş ortak
hepsi bir olmuş nefret ve şarap
içmekten uyuşmuş zil zelal
aynı hiddetle kırıyordu aşkı.
Ne dil utansın, ne yüzü haramın
ne koyunlar gördü o şehveti
bakınca mizana gelmedi utanç
hangi yüzle hala aşk diyor insan.

Ayrı düşmeli aynı hevese bakan
aynı kalmalı bütün cümleler.
Dil sürçmemiş zamanlardan
olduğu gibi apayrı bir
ışığı kalmalı o güzel yüreğin.
Hani meale geçmişti bir gün
kusura teşbih ile kanaat ettik.
O biz
tek bir gün azaba vebal saymaz
gınaya giden sarhoşlar gibiydik.

Altan İlhan Arslan

Hiç yorum yok: