
Uzay bilimleri ve astronomi evreni incelerken, arkeoloji ve yer bilimleri dünyamızın önceki zamanlarını sürekli araştırıyor. Bilimde ve teknolojide o kadar yavaş ilerliyoruz ki, evren bile insanoğlundan daha hızlı akıl almaz bir şekilde büyüyor. O kadar anlaşılmaz ve karmaşık olaylar gelişiyor ki biz, hala bunların nedenini çözemiyoruz. Nerdeyse yüz bin yıllık insanlık tarihi boyunca gelinen nokta bilim açısından bir arpa boyu mesafe etmiyor. İnsanoğlunun zekâsı ve hayal gücü hayranlık verici bir nitelikte olmasına rağmen, ortak hareket edilmemesi bilgilerin kopuk olması ve bir noktada birleştirilmemesi ilim açısından son derece yavaş gelişmelere neden olurken ortak kaderimiz olan bu gezegende sanki bir hapis hayatı yaşıyoruz.

Tecrit edilmiş gibi buradan çıkamıyoruz. Evrenin büyüklüğü düşünüldüğünde nedemek istediğim daha iyi anlaşılabilir.
İnsanın aklına şu sorular hemen takılıyor ‘’ Madem insanlar bir sınav için bu dünyaya geliyorlar, o zaman evren neden bu kadar büyük ve hala büyüyor? Buna ne gerek var? Niçin? ‘’
İşte, bilim bu noktada ne yapabilir, bugüne kadar bu soruya cevap buluna bildimi? Cevap için bu sorular hiç soruldu mu? Her şeyde bir nasip ve hikmet vardır demek kendini kandırmaktan başka bir şey değildir. Madem her şey insan için o halde neden hala dünyaya çakılıyız ve neden hala bu gezegenden çıkamadık? Kâinatın mekanizması içinde o kadar yavaş gelişiyoruz ki bu hızla 500 yıl daha buradan çıkmamız mümkün görünmüyor. Bu noktada aklıma takılan bir noktayı hemen söylemek istiyorum.
Tarih okuyan hemen herkes bilir ki dinler daima bilime karşı gelmişlerdir, bilimle uğraşanları büyücülük ve şeytanın uşaklığıyla itham etmişlerdir. Bu dönemler insanlığın en zor dönemleridir. Peki, nedenini hiç düşündünüz mü? Neden, hemen hemen bütün dinler bilime köstek olmuştur ne vardı da bu insanlar şeytanlık ve büyücülükle itham edilmişlerdi.

İnsanlıkla ilgili olarak bir benzeşlik kurmak istersem nasıl olurdu acaba? Buna ben şu şekilde yaklaşmak istiyorum:
Her şeyin serbest olduğu bağıl ortamda bir çiftçiyim, kendime yeni bir düzen oluşturmak ve hayata bir yerden başlamak için doğada geziniyorum. Öyle bir yer buldum ki orada bir çiftlik kurmaya karar verdim. İlk başta kendime bir barınak ve hayvanlar için bir ağıl ve etrafına çitler yaptım. Şimdi sıra bu ağıla hayvanları koymaya geldi. İki alternatifim var doğadan bir şekilde hayvanları yakalamak yâda modern hayata dönüp elverişli çiftlik hayvanı almak. Ben zoru seçtim ve doğadan bu işi çözeceğime karar verdim. Kurduğum tuzakla birkaç at yakaladım ve onları çiftliğimin çitleri arasına hapsettim. Biraz uğraşma ile onları bu çitlerin arkasında kalmaya alıştırdım otlarını ve sularını verdim vahşilikleri üstlerinde olsa bile sonuçta acıkıyorlar ve susuyorlardı. Sularını ve otlarını verdiğim sürece sorun yoktu ancak hesapta olmayan bir durum gerçekleşti, vahşi at sürüsü çiftliğimin yakınından geçti, onları gören atlarım çitleri aşarak kaçtılar doğadaki özgür yerlerini hemen aldılar.
Biliyorum ki bunu içgüdüsel olarak yapmışlardı. Onlara ot ve su vermem çitlerin dışındaki hayatı sağlamıyordu, özgürce koşmak, doğada seyir etmek, istediği gibi üremek doğalarında vardı. Bir şekilde bunu kısıtlamış ve özgür yaşamlarına sınır getirmiştim, kurallar koymuştum. Her şeyin bir biriyle etkileşim içinde olduğu bir evrende var olduğumuza göre, benim sınırladığım bu hayvanlar ötekilerin etkileşimiyle sınırlarını kendileri kaldırdılar. Doğadaki yaşam mücadelesine ben olmadan devam etmeliydiler. Yaşamlarına değen elim artık arada yoktu. Otlarını ve sularını kendileri bulmak zorundalar. Tercihlerini içgüdüsel olarak yaptılar.
Bizi binlerce yıldır bu çitlerin arkasında tutan şey ne? Kendinize bir sorun, kâinatın içinde öylesine bir yerdeyiz ki az önce anlattığım çiftlik olayından farklı değiliz. San ki burada yaşamaya mecburmuşuz gibi bütün inanışlar sadece dünyaya işaret ediyor. Oysaki evren o kadar büyük ki sanki biz buraya çakılıymışız gibi bir kural ve daha ötesinde bir yaptırım söz konusu. Bunu anlamak biraz tuhafıma kaçıyor sadece ibadetle yetinilmesi ve kâinatın içinde olanlardan bi haber olunması doğruymuş gibi. Sizce doğrumu bu? İşte binlerce yıldır yol alınamaması bulunduğumuz nokta açısından ibret vericidir. Bilim açısından son zamanlarda ilginç olaylar olmuyor değil bunların arasında en önemlisi UFO gözlemleridir. Nedense bu durum bir sır gibi saklanıyor, insanlar gördüklerini konuşmaya, kurumlar bildiklerini açıklamaya korkuyor.

Ülkeler eldeki bilgileri sır gibi saklıyor kimse ortak amaç ve paydada birleşmiyor birleşemiyor. Çiftlik sahipleri rutin kontrollerini yapıyorlar’’ Acaba atlar katçımı ‘’İşte bana göre UFO meselesi bunun gibi bir şey. Siz ne düşünürsünüz bilemem bu konu pek çok yönüyle ucu açık bir önem arz ediyor. Bilim ilerledikçe bu işin içinde olanlar evrende yaptıkları keşiflerle bu mantık bağlantısını inkâr edemezler. Yaşam dünya ile sınırlı değil sınırlı olan bizleriz o çitleri ne zaman aşmayı akıl edersek işte o zaman atların karıştığı özgür yaşama kavuşmuş olacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder