Mutluluğu arıyoruz hep, ama hiç sormuyoruz kendimize o
nereden geçer ve nereye gider? Biliyor musunuz acının ekildiği yüreklerimizde,
mutluluğun bir inşa çalışması olduğunu. Acıdan geçmeyip ona ulaşmanın yolunu
arayan kaç kişiden birisiniz? Gece olmadan gündüzün olmadığını, karanlık
olmadan ışığın olmayacağını kaç kişi hayal edebilir! Mutluluk dediğimiz şey
nedir? İçimizde eksikliğini hissetmediğimiz, yaşamın tümleşik değerlerini
bütünüyle algıladığımız bir sezgi değil mi mutluluk. Onu bir tek şeye bağlamak
değil, onlarca nedeni varken hayatın, üstüne sadece birini almak akıllıca
mıdır? Mutlu olmak; istemleri doyurmak çabası içinde olduğumuz, yaşayabilme
savaşının içinde hak ettiğini düşündüğümüz eldelerin bizim olması değilmidir? Kaçına sahipsiniz? Kavram kargaşasından çıkıp
anlam yarışına girmekten ziyade, açıkça söylemeliyim ki mutlu olmak insanın
kendisini anlamaktan geçiyor.
Ne istiyoruz hayattan, ne bekliyoruz? Küçük yaşamlarımızda
arzuladığımız şeylerin boyutları o kadar küçük ki. O küçük değerlere sığmak mı
istiyoruz. Nedir mutlu olmak? Birinin yüreğinde yaşamak mıdır, tamamlanmak
bütünlenmek midir? O yaşamın altını çizen, üstüne anlam koyan, boşlukları
dolduran bir hakikattir. O, özgürlüklerin içine sığmayan, her şeyi içine alan
şekil barındırmayan, kâinatın her noktasını sarmış yaratılışın bir manası değil
mi? Mutlu olmak canlı yâda cansız her varlığın hakkıdır. Mutluluk ‘sevgiden’
doğmuştur. Sevgi ilahi kudretin bir sıfatı değil mi? İnsanlara ondan
bahşedilmiş bu duyguyu, var olmanın anlamı içinde bulmak varken, anlamsızlık
içinde yakınmak niye. Acıyla terbiye ol ki hak ettiğin mutluluk olsun. Layık
olduğun sevgi, onun sana takdiri olacaktır.
Mutluluğu bulmanız dileğimle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder