DivShare

27 Haziran 2012 Çarşamba

Mutluluk!


Mutluluğu arıyoruz hep, ama hiç sormuyoruz kendimize o nereden geçer ve nereye gider? Biliyor musunuz acının ekildiği yüreklerimizde, mutluluğun bir inşa çalışması olduğunu. Acıdan geçmeyip ona ulaşmanın yolunu arayan kaç kişiden birisiniz? Gece olmadan gündüzün olmadığını, karanlık olmadan ışığın olmayacağını kaç kişi hayal edebilir! Mutluluk dediğimiz şey nedir? İçimizde eksikliğini hissetmediğimiz, yaşamın tümleşik değerlerini bütünüyle algıladığımız bir sezgi değil mi mutluluk. Onu bir tek şeye bağlamak değil, onlarca nedeni varken hayatın, üstüne sadece birini almak akıllıca mıdır? Mutlu olmak; istemleri doyurmak çabası içinde olduğumuz, yaşayabilme savaşının içinde hak ettiğini düşündüğümüz eldelerin bizim olması değilmidir?  Kaçına sahipsiniz? Kavram kargaşasından çıkıp anlam yarışına girmekten ziyade, açıkça söylemeliyim ki mutlu olmak insanın kendisini anlamaktan geçiyor.

Ne istiyoruz hayattan, ne bekliyoruz? Küçük yaşamlarımızda arzuladığımız şeylerin boyutları o kadar küçük ki. O küçük değerlere sığmak mı istiyoruz. Nedir mutlu olmak? Birinin yüreğinde yaşamak mıdır, tamamlanmak bütünlenmek midir? O yaşamın altını çizen, üstüne anlam koyan, boşlukları dolduran bir hakikattir. O, özgürlüklerin içine sığmayan, her şeyi içine alan şekil barındırmayan, kâinatın her noktasını sarmış yaratılışın bir manası değil mi? Mutlu olmak canlı yâda cansız her varlığın hakkıdır. Mutluluk ‘sevgiden’ doğmuştur. Sevgi ilahi kudretin bir sıfatı değil mi? İnsanlara ondan bahşedilmiş bu duyguyu, var olmanın anlamı içinde bulmak varken, anlamsızlık içinde yakınmak niye. Acıyla terbiye ol ki hak ettiğin mutluluk olsun. Layık olduğun sevgi, onun sana takdiri olacaktır.

Mutluluğu bulmanız dileğimle…

Hiç yorum yok: