DivShare

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Sen Ağaç Olabilirsin, Ama Ben Asla!


Hayat o kadar seviyesizleşti ki, içimizdeki ızdırab yaşam değerlerini birer birer yok etmektedir. Küçük yaşamlarımızdaki son değerleri de elimizden almakta, yok olup giden hayallerimizin içinde sıkışan direncini de hiç etmenin son perdesini sahnelemektedir. Ne çirkin bir oyun bu. Hayatın kendisini alet edip varlığın temel ilkeleri üzerine yazılmış iğrenç bir senaryo. Yazarları; başımızdaki kendine hükümet diyen, koltukları reddi millet inisiyatifin de, hedefi çıkar ve kazanç üstüne kurulu bir anlayışın hâkimiyeti altında, halka sessiz bir oyun tezgâhlamaktadır.

Yazık; bu anlayışa sığınarak bu ihanete destek verenlere, gözleri görmeyen kulakları duymayan kalpleri körelmiş bu ülkenin hüviyetini taşıyan bedenlere yazık. Hayatlarından ders almamış, içinden çürütülen çökertilen, ülkemizin yegâne temel direği olan aileye yapılan gizli saldırıların görmezliği içinde destek ve yandaşlık yapanlara yazık. Siz neyi görürsünüz ve neyi duyarsınız, siz tarihinden bi haber zavallılar ancak esarete ve darlığa düştüğünüzde mi göreceksiniz ve duyacaksınız. Artık esaretin adı borç olmuş, kredi kartlarına ve bankalara, Özgürlüğünüz bu kadar işte, yokluk ve fakirlik içinde kıvranırken bir poşet erzaka ve birkaç liraya satarsınız bütün değerlerinizi. Beyaz masalarda aklanırsınız, ruhunuzun sükûnete erdiği yerdir orası. Hiç bilmezsiniz, bir askeri ücretlinin vergisinin üstüne yattığınızı. Yetim haklarını gasp etiğinizi. Birde Allah’ın adını katarsınız buna ‘’Allah razı olsun’’ kimden acaba?

Millet fakr-ü zaruret içinde bit ab, devlet hasta, durum Osmanlı’dan beter dış borç boyumuzu aşmış her yerden, ülke bölünmeye doğru gidiyor ama ne gözler görüyor ne kulaklar duyuyor. Bu nasıl bir illet ki tarihini bu millet’e unutturmuş aciz ve zavallı bir durumda. Kime sorsan herkes borçlu bir vur bin ah işit, bu nasıl bir hal bu nasıl bir teslimiyet ki kulaklar tıkanmış gözler bağlı. Sen bir ekmeğin peşinde koşuyorsun, onlar başka hayaller içinde, ne biliyorsun ki, neyi düşünür ve neyi tasavvur eder. Sen sadece ekmeğini bilirsin senden istenen de bu, bir ağaç gibi suya ve toprağa sarıl başka bir marifetin olmasın. Hiç düşünmeyeceksin, düşündüğünü söylemeyeceksin, söylediğini asla savunmayacaksın tıpkı bir ağaç gibi sadece rüzgârla kımıldayacaksın. Zamanı geldiğinde budanacaksın senden istenen bu. Sen ağaç olabilirsin ama ben asla…

Yazar : Sessizliğin Sesi




Hiç yorum yok: