DivShare

28 Ağustos 2009 Cuma

Tarihe Düşülen İlginç Notlar

Zaman zaman ilginç araştırma yazılarını buradan sizlerle paylaşıyorum. Yine güzel bir araştırma yazısını ''daha evvel yayınlanmış'' okumayanlar için not düşmek istedim. MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ DERGİSİ • CİLT: XXIII • SAYI: 214 kaynaklı yazıda atıfda bulunulan, tarihi önemi olan belgelere dair, iyi çalışılmış güzel bir eleştiri yazısı.

ABD ARŞİVLERİ VE MÜLKİYE HAKKINDA BİR BELGENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

1- ABD Arşivlerinin Nitelikleri:


Bir devlet bursuyla bulunduğum ABD'de, 1998'in ikinci yarısı boyunca doktora tezimle ilgili araştırmalarda bulundum. Çalışmalarımın yoğunlaştığı temel merkez Washington şehrindeki ABD Ulusal Arşivleri (National Archives and Research Administration) oldu. Burası araştırmacılara son derece geniş olanaklar sunmaktaydı. Bir dönem Ankara ve İstanbul'daki Başbakanlık Cumhuriyet ve Osmanlı Arşivlerinde çalışan ve Türkiye'de arşivde bir belge aramanın ve o belgeye ulaşmanın ne kadar zahmetli bir süreç olduğuna bizzat tanık olan birisi olarak, Amerikan arşivlerinde in­celeme yapmak bana hem kolay hem de zevkli geldi. Amerikan arşiv sistem­ini Türkiye'dekinden farklı kılan bazı yönleri vurgulamanın gerekli olduğuna inanıyorum.

Bir kere, ABD kanunlarına göre devletin tüm belgeleri 25 yıl içerisinde araştırmacıların hizmetine sunulmaktadır. Üzerinde "Top Secret" damgası bulunan son derece önemli bir CIA belgesini bile zamanı geldiyse okumak mümkündür. Türkiye'de ise yasal süre olan 40 yılın tamamlanmasına rağmen hâlâ 1923,1950 dönemi belgelerinin çoğu, "Devletin Yüksek Menfaatlerini Korumak" gibi objektif araştırmacıyı hiç de bağlanamayan bir bahane ileri sürülerek kapalı tutulur. Amerikan Ulusal Arşivlerinde, Soğuk Savaş dönemi gelişmelerine damgasını vuran John F. Kennedy'nin tüm yazışmalarına hatta gizli bant kayıtlarına, ABD'nin komünist ülkelerdeki yönetimleri devirmek için yürüttüğü operasyonlara ilişkin belgelere, devlet kurumlarının yine o devletin kendi vatandaşlarını sadece renkleri ve ideolojik inançları yüzünden ayrımcılığa tabi tuttuklarını kanıtlayan ve aslında Amerikan devletinin yük­sek menfaatlerinin zarar görmemesi için arşivde tozlanmaya devam etmesi gereken, tonla yazışmaya ulaşmak birkaç dakikalık işlemle mümkün olurken, Türkiye Arşivlerinde, bundan 70 yıl önce faaliyet gösteren İstiklal Mahkemelerinin belgelerine ancak özel izinle bakılabilir. Silahlı Kuvvetlerin yurtiçi ve yurtdışı operasyonlarına ilişkin kayıtları yasal süresi geçtikten son­ra bile incelemek mümkün olmaz. 1925-40 dönemi Doğu isyanları hakkında sağlıklı kaynaklara ulaşılmaz. Dahiliye, Hariciye hatta İktisat Vekaleti arşiv­leri bile hâlâ gizlidir. Bu olağanüstü gizlilik, geçmişten korkmanın, kendine güvensizliğin, suçluluk psikolojisinin açık bir göstergesi değilse, resmi ide­olojiyi inşa eden ütopyacı memur tarihçilerin ve onların günümüzdeki çırak­larının, yıllardır akademik dünyamıza olmamışları olmuş gibi sundukları gerçeğinin ortaya çıkmasını engelleme girişimlerinin başarılı bir sonucudur herhalde. Bir diğer konu arşiv araştırmasının hızlı ve verimli oluşuyla ilgilidir. ABD arşivlerinde konu taramalarının büyük bir bölümünü bilgisayarla yapmak mümkündür. Ama eğer araştırmacı bilgisayara aşinâ değil ya da konu hakkında daha ayrıntılı bilgi almak istiyorsa, bir arşiv görevlisinden randevu olarak onunla bir danışma görüşmesi yapmayı tercih edebilir. Bu görüşmede istenilen belgelerin arşivde bulunup bulunmadığı, hangi kutu ve klasörlerde yeraldığı, bu belgelerle ilişkili başka kaynakların adları öğrenilir. Gerekli formların doldurulmasının ardından yaklaşık bir saat içinde bu belgeler araştırmacının önüne gelir. Çalışma odasında çok sayıda fotokopi makinası vardır. Araştırmacı Türkiye'dekinin aksine kendi fotokopisini kendisi çeker. Hassas ve çok eski belgeler mikrofilm ortamına aktarılmıştır. Bu belgelerin fotokopisi de mikro­film makinalarında alınabilmektedir. Bütün bunlardan daha çarpıcı bir nokta, arşivde çalışanların, ülkemizdeki genel uygulamanın aksine buraya sürgün olarak gönderilmemiş olmalarıdır. Gayet iyi bir arşivcilik eğitimi almış Amerikalı görevliler çalıştıkları alanı son derece iyi bilmektedirler. Çoğunun alanlarıyla ilgili yüksek lisans veya doktora derecesi bulunmaktadır. Branşlaşma hem kendi işlerini kolaylaştırmakta, hem de araştırmacıların onlardan en verimli şekilde yarar­lanmalarını sağlamaktadır. Araştırmacılara yardımcı olmaları için para aldıklarının bilinciyle hareket ederler. Kimse, "O yasak. Bu yasak.", "Şimdi öğle tatili", "Ne kadar da çok belgenin fotokopisini çekmişsiniz." demez. Arşiv haftanın üç günü akşam sekize kadar açık kalır. Sadece Pazar günleri tatil yapılır. Böylesi olanaklar sunan arşivden yararlanmak için bir kimlik belgesine sahip olmak yeterlidir. Araştırma kartı için müracaat edenler sorguya çekil­mez. Araştırmacılardan bir sürü anlamsız soruya cevap vererek, bir taahhüt­name imzalamaları istenmez. Görevlilerin yüzlerinde şüpheci ve suçlayıcı değil, araştırmaya davet edici ifadeler bulunur.


2- Türk Tarihine İlişkin Belgeler:

Amerikan arşivleri, Türkiye'den gelen araştırmacılara, alışık olmadıkları çalışma rahatlığını sağlarken, sunduğu belgelerin nitelik ve içerikleriyle de doyurucudur. Ülkemizin yakın tarihini Türk kaynaklarından araştırmak lük­süne sahip olmayan birçok akademisyen heryıl, Avrupa ülkelerindekilerin yanısıra ABD arşivlerine de rağbet göstermektedirler. Burada sadece Türk-Amerikan ilişkileri ya da Türkiye'nin dış politikasına ilişkin değil, Türk iç politikası, ekonomisi hatta sağlık ve kültür politikaları gibi konulardada belgeler bulmak mümkündür. 1960 darbesini gerçekleştiren kadroların karakter tahlillerinden, ABD'ye "yakın" ve "uzak" devlet adamları hakkında raporlara, Soğuk Savaş döneminde Türkiye'ye yerleştir­ilen füzelerin yerlerinden, Türk ve Amerikan askerî personeli arasında yaşanan sorunlara kadar pek çok önemli konuda kaynaklar açık biçimde araştırmacılara sunulmaktadır. Türkiye ile ilgili Amerikan belgelerini iki ana bölüme ayırmak mümkündür. Bunlardan birincisi, Cumhuriyet öncesi döneme ait belgelerdir. Osmanlı Devleti ile ABD arasındaki ilişkilerin belgeleri, farklı başlıklar altında 30.000'in üzerinde mikrofilm sayfasında yer almaktadır. Tarih sırasına göre tasnif edilmiş bu belgeler arasında, Osmanlı Devleti'nde görev yapmış Amerikan elçi ve konsoloslarının raporları ve bu kişilere yollanan tal­imatların yanısıra, çok önemli bazı Osmanlı belgeleri de şaşırtıcı bir düzen içinde bulunmaktadır. . İkinci bölüm, Cumhuriyet dönemi belgeleridir. Bunların, 1930'ların or­tasına kadarki dönem için mikrofilme aktarılmış bölümünü, Türk-Amerikan İkili İlişkileri ve Türkiye'nin İç Politika Gelişmeleri başlıkları altında tara mak mümkündür. Daha sonraki yıllara ait belgeler ise kutu sistemine göre tas­nif edilmiştir. Araştırmacılar, ilgilendikleri konuların kod numaralarını ver­erek, istedikleri klasörlere ulaşırlar.

3- Siyasal Bilgiler Fakültesi'yle İlgili Bir Amerikan Belgesi

27 Mayıs askerî darbesinin öncesi ve sonrasıyla dosyalan incelerken rast­ladığım bir belge, Mülkiyeli bir araştırmacı olmam nedeniyle yakın ilgimi çekti. Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği'nden ABD Dışişleri Bakanlığı­na, 13 Nisan 1961 tarihinde yollanmış bir rapor (1), 1960, 1961 ders yılında Fulbright Değişim Programı çerçevesinde Siyasal Bilgiler Fakültesine misa­fir öğretim üyesi olarak gelerek, Devlet Sistemleri konusunda ders veren Profesör Manfred Vernon'un, Fakülte öğretim elemanları ve öğrencileri hakkındaki değerlendirmelerini içeriyordu. Prof. Vernon'un 15 Mart 1961'de, Amerikan Büyükelçiliği Karşılıklı Güvenlik İşleri Bürosuna gelerek, burada Büyükelçilik Siyasî İşler Müşaviri Robert G. Barnes, Karşılıklı Güvenlik İşleri Müşaviri William N. Dale ve Thomas Metcalf ile Richard D. Foster adlarını taşıyan iki dışişleri memu­ruyla yaptığı toplantıda dile getirdiği görüşler "confıdential" gizlilik derece­si ve Barnes'in üstyazısıyla Washington'a gönderilmişti. Barnes, Prof. Vernon'un kişisel özelliklerinden bahsederek başladığı üstyazıda, Vernon'un dış ilişkiler alanında imaj ve bununla bağlantılı davranış-tutum çalışmaları konusuna özel ilgi duyan eğitimli bir siyasal gö­zlemci olduğunu vurgulayarak, Profesörün değerlendirmelerine konu olan Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin, Türk "entellektüel seçkinlerinin" çekirdeğini oluşturmakta olduğunu belirtmekteydi. Bu kişilerin bazılarının, Türk siyasetine aktif olarak katıldıklarını ve hükümet danışmanlığı görevi sürdüklerini ifade eden Barnes, Prof. Vernon'un fakülte öğrencilerinin ve genç öğretim elemanlarının neredeyse tamamen, duygusal açıdan "Amerikan karşıtı" olduklarını söylediğini bildirmekteydi. Profesör Vernon'un, Amerikan Büyükelçiliğinde dile getirdiği görüşlerin bazıları, belgede şu biçimde yer almaktadır :

(1) American Embassy in Ankara to State Deparment, 13 April 1961, NARA RG 59/1294-

611.82/4-1361 HBS.


"Prof. Vemon önce, [Türkiye'deki] Amerikalalılara karşı takınılan genel tutumu tartıştı. İfade ettiği temel sorunlar, ABD'ye hiç gitmemiş olan bazı Türk vatandaşlarıyla, Türkiye'de bulunan Amerikalılar arasındaki temaslar­dan kaynaklanmaktaydı. Amerikalıların serveti ve dikkat çekici tüketimleri, Türkiye'deki Amerikan arabaları ve yerel PX (2) tesisleriyle bağlantılı olarak sürekli eleştirilmekteydi. Prof. Vernon, büyük Amerikan arabalarının önemli bir makam simgesi haline geldiğini, bu nedenle bazı eleştirilerin kıskançlıktan kaynaklandığını, fakat iyice soruşturduğunda [Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki] iyi eğitimli, az para alan meslektaşlarının eleştirilerinin altında, bu arabaların çoğunun, en üst derecedeki Türk subaylarından bile da­ha varlıklı olan Amerikan askerleri tarafından kullanılmasının yattığını gördüğünü belirtti."

"Vemon, Türklerin PX'lere yönelik tutumlarının ise çelişkili olduğunu vurguladı. Türk [meslektaşları] PX'leri bir taraftan, [Türkiye'de bulanan]

Amerikalıların ihtiyaçları için yeterli olan Türk mallarının yerine gereksiz biçimde yabancı mallan ikame etmekle suçlarken, bir taraftan da PX ayrıcalıklarından yararlandığını sandıkları Prof. Vernon'dan, yerel pazarlar­da bulamadıkları bazı ürünleri kendileri için istemekteydiler.

PX : Post Exchange kelimelerinin kısaltılmışı olup, ABD dışındaki Amerikan silahlı
kuvvetleri mensuplarına hizmet veren ordu pazarlarıdır.


"[Prof. Vernon], ayrıca Ankara'daki Amerikalı kadınların rahatlıkları, üste çıkmaları, mütevazı olmayan davranışları ve kıyafetleri nedeniyle eleştirilere hedef olduklarını bildirdi..."

"... Prof. Vernon [Siyasal Bilgiler Fakültesindeki] Türk aydınlarının, toplu ve bireysel biçimde, bir halk olarak "Amerikalılara" karşı tutum içinde olduklarına, olumsuz davranma eğilimini taşıdıklarına ve ABD dış politikasına yönelik eleştirilerden yansıyan bir sendrom oluşturduklarına ilişkin bulgulara ulaştığını söyledi. Bu tür eleştirilerin, Türk meslektaşlarının "zavallı" olarak tanımladığı, küçük ve azgelişmiş ülkelerde güçlü olduğu vur­gulayan Vernon, Türk meslektaşlarının kendi yoğun sömürgecilik karşıtlıklarına, bu ülkelerden çıktılar bulduklarını ifade etti. Bu nedenle Latin Amerika'da Castro kahraman, Sam Amca yalancıydı. Türkler, Kongo'da Lumumba ve taraftarlarına ilgi beslemekteydiler... Küba gibi ülkelerin ABD ve İngiltere gibi ülkelerin varlıklarına yönelik başarılı saldırıları, [Türk aydınları tarafından] büyük bir hevesle alkışlanmaktaydı." "Prof. Vernon bu tutumlarla bağlantılı olarak, geleneksel Türk-Rus düşmanlığına rağmen, Soğuk Savaş'ın her iki tarafından da yardım almak yönünde bir isteğin giderek büyüdüğünü gördüğünü fakat bu davranışın, Asya ya da Afrika türü bir tarafsızlığa yönelmiş bir eğilim olmaktan çok, mevcut sıkı Türk-Amerikan ilişkilerini zayıflatmakla ilgilendiğini düşündüğünü bildirdi..."

"... Bu konuşma, Prof. Vernon'un, Haziran'da ABD'ye geri dönmeden önce, Türklerin tutumlarıyla ilgili yeni bulgularını da Elçiliğe bildireceğini söylemesiyle sona erdi." Bu belgeyle ilgili bazı değerlendirmeler yapmak mümkündür. Herşeyden önce, belgenin içeriğinden ziyade varlığı önemlidir. Çünkü, genel olarak Türk aydınlarının ve özelde SBF öğretim üyelerinin, Türkiye'deki Amerikan varlığı ve ABD'nin politikaları konusundaki eleştirileri, Amerikalı diplomat­ların bilgisi haricinde değildi. Bu görüşler gazete ve dergi sütunlarında, çeşitli toplantılarda hatta derslerde sık sık dile getirilmekteydi. Dolayısıyla, bir ABD dışişleri belgesinde bunların yeralması yadırganacak bir durum değil­dir. Fakat, ABD Hükümetine yakın bir kurumun verdiği bursla ülkemize ge­len bir Amerikalı profesörün, Türk meslektaşlarıyla yaptığı samimi ve açık sohbetlerde edindiği izlenimleri bir casus edasıyla Amerikan Büyükelçiliğine bildirmesi ilgi çekicidir. Öte yandan, Büyükelçilik Siyasî İşler Müşaviri Robert G. Bames'ın kaleme aldığı önyazıda, Prof. Vernon'dan "eğitimli bir siyasî gözlemci" olarak bahsetmesi dikkate değerdir. Bu ifadeden anlaşıldığı kadarıyla Prof. Vernon, ABD hükümetince, siyasî gözlemci olarak eğitilmiştir. Dolayısıyla, SBF öğretim elemanlarının tutumlarını Amerikan Büyükelçiliği'ne bildirme­si şahsi işgüzarlığından kaynaklanmamakta, görevinin gereklerinden birisi olmaktadır. Vernon'la aynı dönemde Türkiye başta olmak üzere, ABD'ye yakın bazı gelişmekte olan ülkelere gönderilen "Barış Gönüllüleri" (Peace Corps) adını taşıyan, ortaokul ve lise öğretmenlerinin de, gittikleri bölgelerde eğitime katkıda bulunmanın yanısıra, alt kültür öbeklerinin varlıklarına, Amerikan-karşıtı hareketlerin niteliklerine, gayrimüslim nüfusun yerleşim bölgelerine kadar birçok konuda araştırmalar yaptığı bilinmektedir. Bugün Amerikan arşivlerinde araştırmacıların kullanımına açılan belgelerden, Barış Gönüllü­leri hareketinin, CIA'nın plânlı bir operasyonu olduğunu, bu kişilerin CIA uzmanları tarafından eğitildiklerini öğrenmekteyiz. Orta öğretim öğretmen­lerine bu tür bir eğitim veren CIA'nın, Türk siyasetinde dönemin en etkili okulu olan SBF'de görev alan bir Amerikalı profesörü, eğitime tabi tutmadan yabancı bir ülkeye gitmesine izin verdiği düşünülemez.


4- Sonuç :

ABD'nin, özellikle Soğuk Savaş döneminde Türkiye'deki faaliyetlerinin boyutlarının bütün açıklığıyla ortaya çıkmaya başladığı bugünlerde, o döne­min Türk-Amerikan ilişkilerini konu alan, birçok kitabın kısmen ya da tama­men yeniden yazılması gerekliliği gündeme gelmektedir. Üniversitelerimizde okutulan tarih kitaplarında hâlâ, açgözlü ve yayılmacı Sovyetler Birliği'ne karşı Türkiye'yi, her ne pahasına olursa olsun koruyan Amerika'dan övgüyle söz edilmektedir. Uzun yıllar boyunca, Türkiye'de Amerikalıların ve ABD'nin poli­tikalarının haksız yere yüceltilmesi, ikili ilişkilere nesnel bir gözle yaklaşan­ların bile vatan haini olmakla suçlanması üzücüdür. Ama asıl üzüntü verici olan, geçmiş dönemlere ilişkin gerçekleri, bugün Amerikan, İngiliz ve Fransız arşivlerinden öğrenmemizdir. Bir araştırmacının, kendi ülkesinin kaynaklarından yararlanmasından da­ha doğal ne olabilir? Maalesef Türkiye'de sıradan yazışmalar bile "kozmik kasalarda" saklanmaya devam ettikçe, araştırmacılarımız yurtdışına bağımlı kalmaya devam edeceklerdir.


kaynak:
MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ DERGİSİ • CİLT: XXIII • SAYI: 214

Hiç yorum yok: