1) Ruhsal Hayatın Kavramı ve Öncülü: Ruhun serbest bir şekilde hareket edebilme
ile tabii bir ilişkisi vardır.
2) Ruhsal Organların Fonksiyonu: Ruhsal Hayat, saldırgan etkinliklerle güvenliğe
ulaşmak için yapılan etkinliklerden oluşan karmaşık bir bütündür; en son amacı
da insan organizmasının varlığını sürdürmesini sağlamak ve ona güvenlik
içerisinde gelişebilmek imkânını vermektir. Hayattaki her türlü kötülüğün
kaynağı olarak birtakım kusur veya yetersizliklerin görülmemesi gerekir.
3) Ruhsal Hayatta Belli bir gayenin var oluşu: İnsanın ruhsal hayatı,
gayesi ile belirlenmiştir. İnsanın bütün etkinlikleri her zaman için var olan
belli bir gayeye doğru yönelmedikçe, etkinliklerini belirleyen, değiştiren ve
sürekliliğini sağlayan bir gaye bulunmadıkça, hiçbir insanın düşünmesi,
istemesi ve hayal kurması mümkün değildir. Bir ruhsal gelişmeyi ancak her zaman
için var olan bir gayeyi göz önünde tutacak olursak anlayabiliriz. İnsanların
hareketlerine yön veren gaye, çevrenin çocuk üzerindeki etkileri ve çocukta
uyandırmış olduğu izlenimlerle belirlenmiştir.
B- RUHSAL
HAYATIN SOSYAL GÖRÜNÜŞLERİ:
1) Mutlak gerçek: Bir insanın ne şekilde düşündüğünü bilebilmek için o insanın başka
insanlarla olan ilişkilerini incelememiz gerekir.
Hiç durmaksızın ortaya çıkan
problemleri çözme sorunluluğu insan ruhunun etkinliğine yön verdiği için, insan
ruhu özgür bir kuvvet olarak hareket edemez.
2) Topluluk hayatına duyulan ihtiyaç: İnsan varlığının sürekli
olarak yaşamasını en iyi sağlayan şey, topluluk hayatıdır.
3) Güvenlik ve çevreye uyma: İnsan ruhunun gelişmesinde konuşmanın son derece
büyük bir değeri vardır.
4) Sosyal Duygu: Bir insanı ölçmemize yarayacak kriterler, o insanın genellikle insanlık
için taşınmış olduğu değerle belirlenmiştir.
C- ÇOCUK VE
TOPLUM
Toplum bizden, ruhumuzun
gelişmesini de etkileyene bir takım yükümlülükleri yerine getirmemizi ister.
1- Küçük çocuğun durumu: Toplumun yardımına muhtaç olan her çocuk, hem ona
bir şeyler veren, hem de ondan bir şeyler alan, bir yandan çevreye uymasını
bekleyen, öbür yandan yaşama iç tepkisini tatmin eden bir dünya ile karşı karşıyadır.
Tiplerin oluşumu hayatın ilk döneminde başlar.
2) Güçlüklerin etkisi:
Ruhunun gelişmesi sırasında çocuğun karşılaşmış olduğu engeller, genellikle
sosyal duygusunu bozmakta ya da sosyal duygunun gelişmesini durdurmaktadırlar.
Aşırı bir sevgi gösterilerek
yürütülen bir eğitim de, hiçbir sevginin bulunmadığı bir eğitim kadar
zararlıdır.
3) Sosyal bir varlık olarak insan: İhsanı anlayabilme onu komple çevresiyle
değerlendirme ile başarır.
D- İÇERİSİNDE
YAŞADIĞIMIZ DÜNYA:
1) Dünyamızın yapısı: İnsanı çevreye en çok yaklaştıran duyu organı
gözdür.
2) Dünya görüşünün değişmesi ile ilgili unsurlar: Bir insanın bireyselliği
neyi ve nasıl algılamış olduğuna bağlıdır. Bu algılar bellekte muhafaza edilir
ve ruhun gelişmesinde, hayal gücünün artmasında etkilidir. Hayal gücünde bir
algı, o algıyı oluşturan obje olmaksızın yeniden meydana getirilir.
3) Hayal Kurma: Hayal kurma, insan organizmasının hareketliliğine bağlıdır. Hayal
kurmanın derecesi ya da hayal gücünün kapsamı konusunda kural olmak
4) Rüyalar: Bir insanın karakteri rüyalarda kolayca anlaşılır.
5) Kendini Başkasının Yerine Koyabilme ve Özdeşleşme: Kendini başkasının yerine
koyabilme yeteneği, bir insanın başka bir insanla konuşması sırasında ortaya
çıkar. Bir kimse ile özdeşleşmemiz mümkün olmazsa, o kimseyi anlamamız
imkansızdır.
6- İpnotizma ve Telkin: Sosyal duygunun etkisi altında, insanın kendi
çevresinden etkilenmeyi bir dereceye kadar istemiş olduğunu görüyoruz.
Etkilenmeye hazır olma derecesi, etki yapan kimsenin etkilemeye çalıştığı
kişinin haklarını ne derece göz önünde tuttuğuna bağlıdır. Zarar verilen bir
insan üzerinde devamlı bir etkide bulunmak imkansızdır. Bir insan ancak kendi
haklarının gözetildiğini hissettiği zaman en iyi şekilde etkilenir.
E- AŞAĞILIK
DUYGUSU VE KENDİNİ KABUL ETTİRME ÇABASI
1- İlk Çocukluk Yılları: Dünyaya bir takım organik kusurlar ve
yetersizliklerle gelen çocukların, küçük yaşlardan beri, çoğu zaman sosyal
duygularının engellenmesine yol açan bir durumla karşılaştıkları görülmüştür.
2- Aşağılık Duygusunun Giderilmesi: Çocukluk güçlü olmak için gösterdikleri
çabayı açıkça dile getirmezler, onu sevgi perdesi altında gizlerler. Çocuk,
aşağılık duygusunu giderme çabası içerisinde yalnızca güç ve kuvvet dengesini
yeniden kurmaya çalışmakla yetinmemekte, aynı zamanda aşırı bir telafi
mekanizmasına başvurmaya, bu yüzden dengeyi bozacak şekilde öbür uca doğru
gitmeye çalışır.
Herhangi bir beden kusuru ya
da hoşa gitmeyen bir karakter özelliği olan bir kimseyi ayıplamadan yaklaşarak
problemini çözmeliyiz.
3) Hayat Grafiği ve Dünya Görüşü: İnsanlar, çocukken hayata karşı takınmış
oldukları tavırları değiştirmezler. Bununla birlikte, bu tavır daha sonraki
hayatta ilk çocukluk günlerindekinden farklı bir biçimde ifade edilir.
F- HAYATA
HAZIRLANMA:
Bireysel Psikolojinin en temel
ilkelerinden biri, her türlü ruhsal olayın, belirli bir gaye için yapılan bir
hazırlık olduğudur.
1. Oyun: Çocuğun hayatında, gelecek için yapılan hazırlığı çok açık bir şekilde
gösteren önemli bir olay vardır. Oyun.
Oyun ruhla sıkı sıkıya
ilgilidir. Hatta bir çeşit meslek gibidir. Oyunda çocukların bütün özellikleri
ortaya çıkar.
2- Dikkat ve Oyalanma: Dikkat, ruhun ayırt edici niteliklerinden biridir
ve insanın başarılarında birinci derecede rol oynar. Yorgunluk ve hastalık
dikkati olumsuz etkilerler. Dikkatin uyanmasındaki en önemli etken, dünyaya
gerçekten derin bir ilgi duymaktır. İrade gücünün ve enerjinin bulunmayışı da
dikkati bir nokta üzerinde toplayamama yeteneksizliğe benzer.
3- Suçluluğa götüren ihmal ve unutkanlık: Sosyal duygu yeterince gelişmediği
zaman insanın başkalarına gereken ilgiyi göstermesi ceza tehdidi altında bile
son derece güç olmaktadır.
4- Bilinçdışı alan: Bazı ruhsal yetenekler bilinç alanı dışında gelişir.
Dikkati uyaran bazı şeyler bilincimizin değil ilgilerimizin olanına girer,
ilgilerimiz ise genellikle bilinçdışı alanda yer alırlar. İnsanlar, farkında
olmaksızın, kendi içlerinde hiç durmadan faaliyet gösteren birtakım güçler
geliştirirler. Bu güçler, onların bilinçdışı alanlarında gizlenir, hayatlarını
etkiler ve ışığa çıkarılmadıkları zaman bazen acı sonuçlara yol açarlar.
5- Rüyalar: Bir insanın rüyalarında o insanın karakteri ile ilgili sonuçlar
çıkarabilmek için, bu sonuçların bireyin başka ayırt edici nitelikleriyle
desteklenmesi ve rüyalarla ilgili yorumumuzu bunlarla doğrulamamız gerekir.
Rüya, bir insanın hayat problemlerinden birine çözüm yolu aradığını gösterir ve
bu problemleri ne şekilde de ele aldığını da gösterir.
6- Yetenek: Bir insanı değerlendirme o insanın yeteneklerini ölçebilme göz önünde
bulundurulur. Bununla birlikte "ölçü" olarak yetenek testleri pek
güvenilir değillerdir.
G- CİNSİYET
1- Cinsiyet Ayırımı ve İşbölümü: Her insan belli bir zamanda ya da belli bir
yerde toplum hayatına katkıda bulunmak zorundadır. Bir insanın yetenekleri, o
insanın toplumun üretim sistemi içerisindeki yerini belirlemektedir. Bununla
beraber insanların iki cins halinde yaratılmış olması da toplumdaki işbölümünü
yönlendiren unsurlardan biridir.
2- Bugün Kültürü İçerisinde Erkeğin Egemen Durumu: Toplumumuz daki işbölümünü,
bütün uygarlığımızı belirleyen özel kalıplar içerisinde şekillenmesine yol
açmıştır. Bunun sonucunda, bugünün kültürü içerisinde erkeğin önemi geniş
ölçüde artmıştır. Böylece erkeğe toplumda haksız bir üstünlük verilmiştir.
3- Kadınlık Rolünden Kaçma: Erkek olmanın sağladığı elverişli durumların apaçık
oluşu, kadınların ruhsal gelişmesinde ciddi bozukluklar yaratmakta, bunun
sonucu olarak da kadınlık rolü evrensel diyebileceğimiz bir tatminsizlik
duygusuna yol açmaktadır.
4- Cinsler Arasındaki Gerginlik: Uygarlığımızın hataları sonucu değişik
önyargılar meydana gelmiş ve bunu telafi edebilecek eğitim sisteminin de
olmayışı dolayısıyla erkek ve kadın arasında güvensizlik ve samimiyetsizlik
olmuştur.
5- Reform Denemeleri: Cinsler arasındaki ilişkileri daha iyi bir hale
getirmek için yapılmış olan değişikliklerin en önemlisi kız ve erkek çocukların
birlikte eğitimidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder