DivShare

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Kemal Ahmet

Kafası
    yüzde yüz uygun muydu kafama
                      bilmiyorum, ama
                      o benim soyumdandı.
Etiyle, kanıyla değil,
belki de heyecanıyla değil,
batırıp parmaklarını kanayan yarasına
beyninin ışığını sattığı için
                     bir ekmek parasına.
Fakat ne yazık ki, o,
namludan kopan bir kurşun gibi haykırıp,
karanlık acıların camını kırıp
güneşi dolu dizgin gözlerine dolduramadı!
Gün geldi, ağrıdan ayakta duramadı.
Ve işte o zaman
              çocuğunu boğan
              aç bir ana gibi,
bir çözülmez çemberin kıvranarak içinde,
boğdu kendi elleriyle yüreğini
               bir rakı kadehinde.
Tutunmak istedi, kaçtılar;
çalıştı, kırbaçladılar;
susadı, kendi kanını içti o!
Parça parça insan kafası satılan,
kaldırımlarında aç yatılan
                     bir caddeden
mukaddes bir ıstırap şarkısı gibi gelip
                                        geçti o!..

Nâzım Hikmet derginin yönetim odasında toplanan arkadaşlarına bu şiirini okuduğu gün, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, "Fevkalade, harikulade, mükemmel, be Nâzım! Demek sen böyle hissi şeyler de yazarsın ha!" diye yeri göğü inletti. Suat Derviş, Mahmut Yesari, Naci Sadullah da çok duygulanmışlardı.

Hiç yorum yok: