DivShare

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Eski - Yeni Kavgası -3.Bölüm

Kadro'culara Karşı
Gece Gelen Telgraf'ta Nâzım Hikmet'in komünizmden dönmüş eski dostlarıyla ilgili iki yergi vardı.
"Cevap Numara Dört" adlısı, herhalde başta Şevket Süreyya Bey olmak üzere, "Kadro"culara karşı yazılmıştı.
Üstüne bir not ekliydi : "Bu yazı gizli bir din halinde bir nevi Neo-faşist bir ideoloji yaptıkları halde, bunu ikrardan sakınanlara aittir. Böyle bir halt karıştırmıyoruz, diyenler üzerlerine alınmıyabilirler."

        Onlar istiyorlar ki
çift ağızlı baltalarıyla
yuvarlansın kafalarımız önüne yarın -
o kara gömlekleri beyaz kordonlu
                            golf pantolonlu
                                          kadroların..
KARDEŞLER!
Onlara sokakta rastlarsanız eğer
ölümü görmüş gibi çevirin başınızı.
Kirpiksiz sarı gözler gözünüze bakarken
arkadan sırtınıza bir
                      bıçak girebilir....
Onlar istiyorlar ki
kara toprağın kalbi durana kadar
biz pazarda kelepir bir mal gibi satalım
kafamızın ışığını, gücünü kolumuzun..
Kadınlarımızı karşılarında oynatalım.
Ve dumanlanmağa başlayınca
                              gözümüzün bakışı
yavaşlayınca
      damarlarımızda kanın akışı
karaya vurmuş balıklar gibi
                      köprü altlarında yatalım..
KARDEŞLER!
Onlara elleriniz dokunmuşsa eğer
yedi tas su dökün ellerinize.
Yırtarak bayramlık gömleğimi ben
peşkir yaparım size...
Biz
ayrı dillerde aynı şarkıyı okuyanlar,
Biz
aynı yastıkta yatar gibi
    toprağa başlarını yan yana koyanlar,
Biz
yüzümüzün derisi koyu açık yanmış diye,
saçlarımız ayrı ayrı boyanmış diye
barsaklarımızı birbirimizin avucuna dökerek
birbirimizin gırtlağını dişimizle sökerek
                                      gebereceğiz...
Ve kadrolar
         parlatarak
kara gömleklerinin beyaz kordonlarını
gömecekler kadife koltuklara
                         golf pantolonlarını...
KARDEŞLER!
Onların adına benziyorsa adınız eğer
adınızı değiştirin.
Vebanın girdiği kapıdan girin
onların evine atmayın ayak....
Onlar istiyorlar ki
çift ağızlı baltalarıyla
yuvarlansın kafalarımız önüne yarın -
o kara gömlekleri beyaz kordonlu
                            golf pantolonlu
                                         kadroların.......

Vâlâ Nureddin Vâ-Nû'ya karşı
Gece Gelen Telgraf'taki "Sen" adlı yergi ise gençlik günlerinin unutulmaz arkadaşı Vâlâ Nureddin'e karşı yazılmıştı : 

        En güzel günlerimin
               üç mel'un adamı var :
Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
                          hatıralarımın camını..
En güzel günlerimin
               üç mel'un adamı var :
Biri sensin
          biri o,
             biri ötekisi..
Düşmanımdır ikisi..
Sana gelince...
Yazıyorsun..
Okuyorum..
Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa
insanın
    bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
Ne yazık!..
Ne kadar
        beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
       ve benim
           en güzel günlerimiz..
Kalbimin kanıyla götüreceğim
                            ebediyete
                                 ben o günleri..
Sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
              bir ana gibi satıyorsun!.
Satıyorsun :
günde on kâat,
bir çift rugan pabuç,
           sıcak bir döşek
                      ve üç yüz papellik rahat için....
En güzel günlerimin
               üç mel'un adamı var :
Biri sensin,
        biri o,
           biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
           düşman bile değiliz..

Böylece kendisine kömünist arkadaşlarından uzaklaşması için baskı yapan, egemen kadrolardan gelen birtakım önerilere aracılık eden Vâlâ Nureddin'le arkadaşlığına kesinlikle son veriyordu. Öbürleriyle kanlı bıçaklı düşmandılar, ama onunla artık düşman bile değildi.

Hiç yorum yok: