DivShare

20 Temmuz 2010 Salı

Tutsak














Her hazin öyküde bulmaktan yoruldum,       
                                beter ettim kendimi.
Her ne varsa kahrettim… Sığamadım, küçücük mutluluklara.
Sığınacak! Bir liman bırakmadım, içimdeki kasırgalarda.
Yıkıp geçtim! Karanlığın sularında her şeyi mahvettim…
Sustum! Öyle derin bir matem  içindeyim ki
                                         soluksuz kaldım.
Açılan, ziyan defterimde acıdan başka ne yazıyor?
Ödenmez, günahların bataklığında.
Acınmaz hallerimin son hamlesidir bu,
                              haberim olmamış
                              hiçbir zaman kendimden.
Ben... Kendim, kendimi karanlığa tutsak etmişim.

Oysa sevilmekmiş hayat bu halimle…
                         Katlanmakmış, sahte olsada insancıklara.
Hadi! Metanet göster içini yerken, riyadan geçen her yüze
Tebessümle bakıp dişlerini sıkarken, gel de Eyvallah de…
Hiç kimse masum kalamıyor… Biliyorum hayat bir yerden
Başlatıyor insanı hatalarına, çirkinliğin dibine doğru
                        kimi var koşarcasına duraksız gidiyor
                        durmayı istemiyor, pervane gibi günahların ışığına.
Tutsak olmuş, bir anlık! Genom’un, doymak bilmeyen açlığına…
İşte onlar!  Aksıdır varlığın nedenlerine karşı.
İddiasıdır! Balçıktan sebeplerin.
Gözlere yanılsamadır temelinden varlığın inkârı.
Daha kaç asır kaç milat sürsün bu çirkin oyun!
Dolsun içimize o retti ışık dışımıza çıksın manası.
Hiç, gitmeyecek tek renk olsun ateşin kırmızısı.
‘’Alışalım tutsaklığa o zaman’’ Sen, fırsat ver…
Mahşeri acılara ol ki lisan, gözlere gerçeği ser ki.
Anlamı olsun, tutulmayan hiçbir sözün karşısında.
Hangi tövbe sana gidecekmiş, su bile içmeyi bilmeyen dudaklardan!
Selam etmeyi öğrenmemiş nasırlı yüreklerden mi?
İçlerinde sinsi bir tilkilik, bir kurdun açlığında;
                                        masum olan ne varsa,
                                        almanın her yoluna ayak sürmüş.
Bakınca her ne kadar insan dursa da kalbi karanlığa değilmiydi eş.
İki tutsak duruyor âli nazarına şahit, yer ve gök…
Sanadır eğilmem, tutsaklığım sonsuzluğun kapısında.
Dünya gözüyle gidersem! Bu, benim utancımdır.
Ayıbımdır! Sözüme düşürdüğüm her gölge için.
Acımdır! Katlanmak için her ızdıraba, ben tutsağım.

A.İlhan ARSLAN

Hiç yorum yok: