Esirgenmiş bütünlüğün o sonsuz her kötü neyi varsa
Kısmen içimize sokulan bu gerçekliğe inanmak!
Hani o perdesi kalkmayacak ve ürkünç bahsi edilen
Gözün sürüklediği bu anlam, içi küf çıplaklığımız
Ateş ve oksijen gibi kaynayan dayanılmaz arzulara
Geçtikçe iç içe, yıldırım gibi göğe öyle uzanacaktık.
Tutkuyla sarıldı şuur adına günah dendi sevişmelerin
O kapıya düşecek her can mutlaka, bu kapıdan geçecek
Her boyun gelmeliydi aczine ve merhametini isteyerek
Korkularla gelmeli, çökmeliydi birkaç trilyon yıl
Düşmeliydi katran kuyularına alevi tesbih ederek.
Tohumun derlenir sen kasılırken kudretin aciz kölesi
Irmakları taşıyan, nehir yatakları gibi toprak kokan
Bir çamur olduğun ap açık, ispatı yüzüne serilecek
Sen oyalan hala günahın vadilerine gidip gelmekle!
Onların ben’de keşfettiği sır, cenneti saran bir çığlık
O koklanan gülün meyvesi rahime düşen akitdi vaktiyle.
Gölgelerden arı, emrine secde sözünün sahibi akil
Yutkundu, varınca yasaklı bölgeye olamadı malik.
Daha kaç boyutlu olacak ve kaç zaman çevrilecek
Bu sonsuz sonluğun inime daha kaç beden giydirilecek
O mükemmeliyetin gizli ziyaretlerinden
Öyle ardışık zamanlarda hangi milat yolumuzdan çekilecek.
Ne kadar korkak ve uzaksınız!
Korkaklığınız kadar uzak kalacaksınız
Hangi ışık yılından gelseniz de artık
Kadim diye bir zaman hiç olmayacak.
Sizinde sonludan gelip sonsuza giden ışın demetlerine
Sorduğunuz her parça bilgi bizimde aklımızı kurcalar.
Akıl büyüdükçe bu dünya ufku ne kadar kalacaksa dar
O kadar yakınlaşacak bu insanın üreyen soyu size.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder