Bu başlık altında toplanan hastalıklar iki
insan arasında oluşan cinsel nitelikli yakın temasla bulaşan mikrobik (bakteri
,virüs, parazitlere bağlı ) hastalıklardır. Önceleri zührevi hastalıklar olarak
anılan bu hastalıkların bir kısmı yanlızca genital bölgede belirtilere neden
olurken (kadında vaginal akıntı,erkekte üretradan akıntı,her iki cinste genital
bölgede ülser gibi) ,diğer bir kısmı
vücudu etkileyen genel belirtilere neden olurlar (frengi, hepatit B,
AIDS gibi)
Bu
hastalıkların bir kısmı için en önemli bulaşma yolu iki insanın cinsel
nitelikli yakın teması (genital siğil,herpes simpleks,vajinit gibi), diğer bir
kısım hastalıklar cinsel yolla bulaşmaya ek olarak kan yoluyla (AIDS ve hepatit
B’nin virüs taşıyan kanın nakledilmesiyle bulaşması gibi ,anneden bebeğine
henüz doğmadan frengi bulaşması gibi) ve cinsel ilişki dışındaki yakın temasla
da bulaşabilmektedir. (anneden bebeğine doğum esnasında doğum sonrasında
emzirme ve bakım esnasında bulaşan genital siğil ,herpes simpleks ve hepatit B
gibi ,aile içi günlük yaşam koşullarının paylaşılması sonucu bulaşan hepatit B
gibi)
Bu gruptaki hastalıkların bulaşması için
heteroseksüel ilişki koşul olmadığı gibi , bulaşma için gerçek cinsel ilişki
olmaksızın enfeksiyon taşıyan birinin genital bölgesiyle yakın temas bile
hastalığı almak için yeterli olabilmektedir.(genital siğil gibi).Cinsel yoldan
bulaşan hastalıklar tüm diğer bulaşıcı hastalıklar gibi bildirimi zorunlu
hastalıklar grubunda yeralırlar.
Aşağıda anlatılacak hastalıkların çoğu
için cinsel ilişki dışında da çeşitli bulaşma yolları mevcuttur bu yüzden bu
hastalıklardan birine yakalanan kişinin partnerini ,ya da partnerli hastalığa
yakalanan kişiyi sadakatsizlikle itham etmesi haksızlık olabilir. Dahası cinsel
yoldan bulaşan hastalıklarda görülen belirtiler başka hastalıklarda da
görülebilir ve yanlızca belirtilere dayanarak , tanı konmadan karşı tarafı
suçlamak anlamsızdır.
Cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olan
kişinin hastalığın varolduğu zaman dilimi içinde ilişkide bulunduğu kişilere
durumu bildirmesi ve bu kişilerin de kontrolden geçmeleri için uyarıda
bulunması ,tedavi bitene kadar ,doktorun belirlediği süre içersinde hiçbir
cinsel aktivitede bulunmaması ya da doktorun izniyle prezervatif koruyuculuğu
altında ilişkide bulunması partner(ler)ine ve topluma karşı en önemli
sorumluluğudur.
CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR BAŞLIĞI
ALTINDA TOPLANAN HASTALIKLAR
Gonore ve Klamidyalara bağlı jinekolojik
enfeksiyonlar
Genital ülser hastalıkları
Herpes Simpleks enfeksiyonu
Sifilis (Frengi)
Genital Kondilomlar (Genital Siğiller)
Hepatit B
AIDS
Yumuşak Şankr
Lenfogranüloma Venereum
Granuloma Inguinale
Molloskum Kontagiosum
Uyuz ve Bitlenme
Her hastalıkta tedavi yöntemleri farklı
olmakla beraber ,korunmada ortak yol cinsel eş seçiminde titiz olmak ve cinsel
birleşme sırasında kondom(prezervatif=kaput) kullanmak önemlidir.
GONORE (BELSOĞUKLUĞU)
GONORE (BELSOĞUKLUĞU)
Neisseria gonrrhea adlı bir tür bakterinin
neden olduğu gonore en sık rastlanan cinsel yolla bulaşan hastalıklardan
biridir.Halk arasında belsoğukluğu olarak ta bilinmektedir.Özellikle cinsel
yönden aktif gençleri hedef alması ve tedavi edilmez ise ilerleyerek kısırlığa
yol açmasından dolayı oldukça önemlidir.
Düşük
sosyoekonomik düzey,çok eşli cinsel yaşam,cinsel aktivitenin erken yaşta
başlaması,hastalığın saklanması bazen de hiç belirti vermeden seyretmesi
nedeniyle yayılımı oldukça fazladır.Hastalık en sık Güney ve Güneydoğu Asya ‘da
görülmektedir.Son yıllarda Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya
çıkan Bağımsızlıklarını Yeni Kazanmış Devletler de hastalığın giderek arttığı
bildirilmektedir
Gonore’nin belirtileri nelerdir?
Gonore kadın hastaların % 80 inde herhangi
bir belirti vermez.Belirti vermeyen kişilerin çoğu tedaviden yoksun kalır ve
hastalığı bilmeden sağlam cinsel eşlerine de bulaştırırlar.Gonore’nin hasta bir
kadından cinsel eşine bir tek ilişki ile %20,daha fazla ilişki ile % 60-80
bulaşma riski ile hasta bir erkekten cinsel eşine bir tek ilişki ile % 50, daha
fazla ilişkide % 90 bulaşma riski vardır. Cinsel ilişki ile kastedilen vajinal,
anal ve oral ilişkilerdir.
Kadınlarda belirtilerin ortaya çıkması 1-3
hafta kadar zaman alabilir.Belirti veren kadınlarda ,ilişki esnasında kanama
,vajinadan fena kokulu akıntı olabilr.İdrar yaparken yanma ve ağrı vardır,sık
sık az miktarda idrara çıkılır.İki adet arasında kanama şikayetleri
vardır.Ayrıca gebe kadında gonore düşüklere ve erken doğumlara neden
olabilir.Doğum sırasında bebeğe bulaşabilir ve bebeğin gözlerinde iki taraflı
akıntı ile başlayan ,körlüğe kadar varabilen Gonore göz hastalığına yol açar.
Bu yüzden bütün yeni doğan bebeklerin gözlerine antibiyotikli damla damlatılır.
Erkeklerde belirtilerin ortaya çıkması
,ilişkiden 2-14 gün sonra kendini göstermeye başlar.Önce idrar yolunda sızlama
,ardından ağrılı idrar yapma gibi şikayetler ortaya çıkar. İlk olarak süt
kıvamında olan akıntı daha giderek koyu cerahat görüntüsünü alır.
Gonore’nin anal ilişki ile bulaşması
halinde anüs bölgesinde ve dışkılama sırasında rahatsızlık duyulur.
Oral
sex de bulaşma yolu olabilir. Böyle hallerde boğazda ve bademciklerde
kızarma ,iltihaplanma,yutkunurken ağrı gibi şikayetler görülebilir.
Gonore’nin tanısı çok basittir.Hastalık belirtileri ile gelen kişilerin
akıntılarından alınacak bir örnek mikroskop altında incelenir.Kültürde bakteri
üremesiyle ilgili antibiyotik kullanılarak tedavi edilir.Doktorun belirleyeceği
bu antibiyotikler ,yine doktorun belirleyeceği doz ve sürede kullanılarak
hastalıktan kurtulmak mümkün olmaktadır.Cinsel eşinde muayenesi ve gerekirse
tedavisi gerekmektedir.Gonoreli hastalar ve cinsel eşleri hastalık tam tedavi
oluncaya kadar cinsel ilişkiden kaçınmalıdır.
Doktorlar genellikle gonore tedavisi için
Ceftraxone – Cefixime – Ciprofloxacin ve
Ofloxacin kullanırlar
Gonore zamanında ya da etkisiz ve tam
tedavi edilmediğinde kadınlarda önemli sağlık sorunlarına neden olur. Yumurta
kanallarının iltihaplanması sonucu kısırlık,dış gebelik gelişebilir.Karnın alt
kısmında kronik ağrı şikayeti olabilirErkek hasta tedavi edilmediğinde sperm
yollarında iltihap ve bunun sonucunda kısırlık ortaya çıkabilir
Gonoreden nasıl korunulur
Cinsel ilişkde kondom kullanılmasıen
önemli koruyucu güvenlik önlemidir.
Cinsel eş sayısının artması hastalık
bulaşma riskinide arttırır
Hastalık belirtisi olmadan da bulaşma
olabileceği akıldan çıkmamalıdır.
,
KLAMİDYALARA BAĞLI
JİNEKOLOJİK ENFEKSİYONLAR
Klamidya bakterisi gerek kadında ve gerekse
erkekte ürojenital sistem(idrar yolu ve üreme sistemi) iltihabına neden
olabilir. Vaginal ya da anal ilişki ile bulaşabilir.Belirtileri belsoğukluğuna
benzemekle birlikte daha hafiftir.
İdrar yaparken ağrı ve yanma
Kadınlarda vajinal akıntı
Erkeklerde üretral akıntı
. Hiçbir belirti vermeme gibi semptomları
olan bir hastalıktır.
Mikroplu salgı bulaşmış ellerin gözlere
sürülmesiyle hastalık gözlere de bulaşabilir.Hastalık mikrobu taşıyan annelerin
vajinal salgılarının doğum sırasında bebeklerin gözlerine bulaşması gözlerde
körlüğe kadar götürebilen ciddi iltihaplanmalara yol açar.Özellikle
sosyoekonomik gelişmesini tamamlamamış ülkelerde en çok körlük nedeni klamidya
enfeksiyonlarıdır.
Hastalığın
teşhisi için kadınlarda idrar yolu yada vajinal akıntının tahlili ,erkeklerde
ise idrar yolu akıntılarının ya da spermin tahlili gerekir.
Tedavi antibiyotiklerle yapılır.1-2 hafta
içersinde enfeksiyon kaybolur.Reenfeksiyonu önlemek için eşlerin birlikte
tedavileri şarttır.
HERPES SİMPLEKS
ENFEKSİYONU (Genital Uçuk Hastalığı)
Dudaklarda ve dudak çevresinde görülen
uçuğa benzer lezyonların çok sayıda ve gruplaşmalar şeklinde ve çok daha
şiddetli belirtilerle genital bölgelerde ortaya çıkmasıdır.Dudak uçuğuna yol
açan Tip 1 herpes Simpleks virüsü tarafından oluşturulabileceği gibi daha sık
olarak cinsel temasla da HSV 2 tarafından oluşturulur.
Virüs bir kez vücuda yerleştiğinde belli
dönemlerde tekrarlayıcı enfeksiyonlara yol açar.İlkk enfeksiyon oldukça ağrılı
ve kaşıntılıyken ,ikinci ve sonraki enfeksiyonlarda daha hafif belirtiler
gözlenir.
Bu enfeksiyonun kadın açısından en önemli
özelliği ,gebelik döneminin sonlarında ortaya çıktığında ,doğum kanalından
bebeğe ulaşarak bebeğin hayatını tehdit eden enfeksiyonlara yol açma riski
olması ve bu nedenle sezeryan doğumu gerektirmesidir.
Primer yani ilk kez ortaya çıkan bir
genital herpeks enfeksiyonu ,genital bölgede hafif bir kaşıntı ile birlikte
kızarık bir döküntü şeklinde başlar. Çok kısa bir süre içinde (saatler içinde)
bu kırmızı zemin üzerinde gruplaşmış su kabarcıkları (veziküller) şeklinde
kabartılar ortaya çıkar,Bu kabarcıklar çok ince duvarlı olduklarından bazen
hastalar tarafından hiç farkedilmeden yüzeysel yaralara dönüşebilirler.
Lezyonlardan önce ortaya çıkan kaşıntı
,karıncalanma ve bacaklardaki ağrılar tipiktir. Deri belirtilerine bölgesel
bezelerde şişme ve sistemik bulgular(ateş,halsizlik gibi) da eşlik edebilir.
Lezyonlar çok çabuk patladığından tanı için
klinik görünümün yanında immünolojik kan tetkikleri ,yara sıvısının incelenmesi
ve kültürü gerekebilir.
Rekürran(tekrarlayıcı) genital herpes
enfeksiyonları genellikle tedavi edilmemiş primer herpes enfeksiyonlarından
sonra görülür.,Primer herpes enfeksiyonlarına göre daha hafif seyreder ve daha
kısa sürerler.
Tedavi ve aşısı yoktur.
Uçukları temiz ve kuru tutmak ayrıca
antiviral ilaçlar (Acyclovir) iyileşmeyi hızlandır.Çok inatçı tekrarlayıcı
enfeksiyonlarda düşük doz antiviral
ilaçlar uzun süre (3,6,12,24 ay) kullanılabilir. Aktif ataklar sırasında cinsel
temaslardan kaçınılmalıdır. Özellikle kadınlarda genital herpes’in serviks ve
vajen kanseri riskini arttırdığı bilindiğinden bu hastalığa gerektiğinden daha
da fazla önem verilmelidir
GENİTAL SİĞİLLER
(Genital Kondilomlar)
Genital siğiller human papilloma virus
(HPV) adı verilen virüsün cinsel temasla genital bölgeye yerleşmesi sonucu
oluşan değişik sayı ve büyüklükte kitlelerdir.Virüs vücuda yerleştiğinde zaman
zaman tekrarlayıcı enfeksiyonlara ve yeni kitlelerin oluşmasına neden
olur.Kadında erkeğe göre daha sık belirti verir.Kitleler mikroskopla
tanınabilecek kadar ufak olabilecekleri gibi ,çok sayıda kitlenin yan yana
gelmesiyle karnıbaharı andıran bir büyüklükte olabilirler.HPV olağanüstü
bulaşıcı bir virüstür ve gerçek cinsel birleşme olmaksızın yalnızca genital
bölgelerin teması ve hatta umumi tuvaletlerden bile bulaşabilir.
Genital siğillerin tedavisinde kitlelerin
cerrahi yöntemle çıkarılması, koter yardımıyla yakılması ya da kriyoterapi ile
dondurulması, ,ya da krem şeklinde ilaçlarla eritilmesi yöntemlerinden biri
veya birkaçı birden uygulanabilir. Burada amaç görünen lezyonların tümüyle
ortadan kaldırılarak kitlelerin tekrar oluşma riskinin ve bulaştırıcılığının
azaltılmasıdır.
Genital siğillere bağlı olarak ortaya çıkan
estetik problemler dışında HPV’nin en önemli özelliği virüsün bazı
alttiplerinin kanserojen özellikler taşımasıdır. HPV’nin çok sayıda alttipi
arasında Tip6ve Tip11 dışında çoğu
alttipin kanserojen özelliği vardır. Bu alttipler genellikle siğil yapmadan
sessiz bir şekilde vücuda girer ve hücrelerde kanserojen etkilerini
başlatırlar.Bu virüsleri taşıyan erkeklerde penis kanseri oluşma riski
,kadınlarda da serviks kanseri oluşma riski artmıştır.
En sık enfeksiyon yapan alttipler
kanserojen etkileri olmayan daha çok kitle oluşumu şeklinde belirti veren 6 ve
11 tipleri olmasına karşın HPV tanısı konmuş bir bireyde diğer alttiplerin de
bulunma ihtimali çok yüksektir. Bu yüzden enfeksiyonu taşıyan erkeklerin
üroloji uzmanlarının tavsiyalerine göre hareket etmeleri,kadınların ise yıllık
pap-smear testine ek olarak kolkoskopik incelenmeleri gerekmektedir.
YUMUŞAK ŞANKR (ULKUS
MOLLE)
Epidemiyolojik olarak tüm dünyada yaygın
olan bu hastalık yurdumuzda da zaman zaman küçük salgınlar yapmıştır.
Hemen hemen daima cinsel temasla bulaşan
yumuşak şankr nadiren kaza ile oluşan
dokunmalar sonucu yakın kimseler ve sağlık personelinde de görülebilmektedir.
Cinsel temastan genellikle 2-3 gün sonra
genital bölgede önce kızarıklık ardından sivilce benzeri bir oluşum ve sonuçta
ağrılı ülser şeklinde yaralar oluşur ,zeminleri yumuşaktır. Sayıları genelde
birden fazladır. Ülserler erkeklerde tüm genital bölgede ,kadınlarda da yine
tüm genital bölge ,makat ve idrar yolları ağzında(üretra) yerleşebilir.
Hastaların yaklaşık % 30 ila % 50 ‘sinde
her iki kasık bölgesinde ağrılı şişlikler oluşabilir,bunlar zamanla dışarıya
akıntı yapabilirler.
Tanısı için yara kenarından alınan sıvının
mikroskopik incelenmesi, bu sıvıdan kültür yapılması ve kan tetkikleri
gerekebilir.
Uygun antibiyotikler ile 2-3 haftada tam
iyileşme sağlanabilmektedir.
LENFOGRANULOMA VENEREUM
Cinsel temastan 1 ila 3 hafta sonra genital bölgede su kabarcıkları ya
da sert kabarcıklar şeklinde başlayıp ülserleşen yaralar
görülür.Ağrısızdırlar.Yaralar erkekte tüm genital bölgede ,makat ve idrar
yolları ağzında , kadında da yine tüm genital bölge makat civarı ve idrar
yolları ağzında görülebilir.
İdrar yaparken yanma ve makattan
kanlı,iltihabi bir akıntı yapabilir.Tedavi edilmeyen hastalarda lenf damarlarının da tutulmasına bağlı olarak
genital bölgelerde kalıcı şişliklere ,makat iltihaplarına ve makatta darlıklara
neden olabilir.
Genellikle tek taraflı ,nadiren çift
taraflı kasıklardaki bezelerde şişmeler görülebilir. Bu belirtilere ateş ,kilo kaybı, eklem
ağrıları , karaciğer ve dalakta büyümeler eşlik edebilir.
Tanı için özel deri testleri ,immunolojik
kan tetkikleri gerekebilir.
Tedavi uygun antibiyotiklerle iki haftada
mümkündür.
GRANÜLOMA İNGUİNALE
Özellikle erkeklerde ve homoseksüellerde
daha sık görülen bir hastalıktır.
Cinsel temastan yaklaşık 6 hafta sonra
genital bölgede ağrısız, kırmızı kabartılar ortaya çıkar ve bunlar büyüyerek
ülserleşir,Ülserler tüm genital bölge ,makat civarı ve kasıklara yayılırlar.
Lezyonlar iz bırakarak iyileşirler.
Kasıklarda şişlikler ve bu şişliklerde
gelişen karnabahar benzeri deri kabartıları
da görülebilir.Bazen mide barsak sistemi ve kemiklerde de sorunlar
oluşabilir.
Tanı yaradan alınan materyalin mikroskopik
incelenmesi ve kültürü ile konulur.
Tedavisi
uygun antibiyotiklerle 10-15 günde gerçekleşebilmektedir.
MOLLOSKUM
KONTAGİOSUM
Bir virüs enfeksiyonu olan molloskum
kontagiosum bir zamanlar en çok çocuklarda görülürken,daha sonra gitgide artan
cinsel temasla bulaşan bir hastalık haline gelmiştir.
Her iki cinste,özellikle kasıklar,genital
bölgeler ve makat civarında,inci taneleri gibi ,sivilce benzeri ama sivilceden
daha sert ,göbekli kabartılar şeklinde görülür.Hızlı bir şekilde tüm vücuda
yayılabilirler.
Kabartılar pensetle tek tek toplanarak
,elektrokoter ile yakılarak ya da kriyoterapi ile dondurularak tedavi edilebilirler.
SİFİLİZ (FRENGİ)
1500’lü yıllardan 1900’lü yılların başına
kadar batı dünyasını kasıp kavuran ve dolaşım sistemi ile sinir sisteminde
kalıcı harabiyetlere sebep olan frengi 2. Dünya Savaşından sonra keşfedilen
güçlü antibiyotikler sayesinde büyük ölçüde önemini yitirmişken AIDS
hastalığının yaygınlaşması ve frengii le HIV enfeksiyonu arasında yakın ilşkisi
olması nedeniyle yeniden ilgi odağı haline gelmiştir.Özellikle Kuzey Amerika’da
görülme sıklığı giderek artmaktadır.
Hastalık Treponema Pallidium adı verilen
bir bakteri tarafından yapılır. Yapılan onca araştırmaya rağmen hala daha bu
mikroorganizmayı üretebilecek bir kültür ortamı bulunamamıştır. Görülme sıklığı
konusunda çok değişken raporlar vardır. Sosyoekonomik düzeyi düşük
topluluklarda daha sık görülür. Vakaların çoğu 15-30 yaş arasında , birden
fazla partneri olan kişilerdir.
Hastalık
bulaşma yolları AIDS ile aynıdır.En sık heteroseksüel ya da homoseksüel
ilişki ile bulaşır. Bir diğer bulaşma yolu ise enfekte kan kan ürünleri ile
temastır.Birden fazla kişinin kullandığı iğneler ,uyuşturucu bağimlılarında
hastalığın kolayca yayılmasına olanak sağlar.Plesantadan kolayca geçtiği için hasta bir gebe mikrobu
karnındaki bebeğine bulaştırabilir.
Hastalık evreler halinde ilerler ve her
evrede değişik bulgular verir.
Primer Sifiliz: Hastalık etkeni ile
temastan sonra genital bölgede ağrısız bir ülser belirir. Bu lezyona şankr adı
verilir. Yine kasık bölgesindeki lenf düğümlerinde büyüme olur ancak bu
lezyonlarda da ağrı görülmez.Ciddi şkayet yaratmadığı için hastaların çoğu bu
belirtileri önemsemez. Lezyonlar tedavi edilmediği takdirde 6-8 haftada
kendiliğinden kaybolur. Tedavi görmeden yaraların kaybolması hastalığın iyileşmesi
anlamına gelmez Bu devrede tedavi edilmeyen hastalarda hastalık ilerler.
Sekonder Sifilliz: Hastalık şankr döneminde
tedavi edilmez ise ,yaraların ortaya
çıkışından 3-6 hafta içinde ellerde ayaklarda ve vücudun diğer kısımlarında
kırmızılıklar (döküntüler) oluşur. Bu kırmızılıkların olduğu bölgelerde de
bakteriler bulunmaktadır. Bakteri fiziksel temas sonucu ,bu bölgelerdeki yara
sıyrık gibi kısımlardan sağlam kişiye bulaşabilir. Bu döküntüler 4-12 hafta
içinde kaybolur. %1 civarındaki vakada karaciğer iltihabı, böbrek
hastalıkları,menenjit görülebilir. Genital bölge civarında nemli,düz kondiloma
lata adı verilen yüksek bulaşıcılığa sahip lezyonlar ortaya çıkar. Kısmi saç
dökülmesi, ağız,boğaz ve vajinada ülser ortaya çıkabilir.Tedavi edilmeyen vakalarda
dahi ,bu belirtiler kendiliğinden kaybolabilir.
Gerek Primer ,gerekse sekonder dönemde
tedavi edilmeyen frengi vakalarının üçte birinde ,hastalık uzunca bir dönem
sessiz kaldıktan sonra daha ileri bir döneme girer .Bakteri kalp,gözler,
beyin,sinir sistemi ,kemikler,eklemler başta olmak üzere vücudun birçok yerinde
hasarlara sebep olur.
Latent Sifiliz: Tedavi edilmediği takdirde
sekonder sifilizin belirtileri de
kendiliğinden kaybolur ve sessiz enfeksiyon halini alır. Bu durumda hastalık sadece
yapılan kan testlerinde saptanabilir. Bu süre zarfında mikroorganizmalar yavaş
yavaş çoğalmaya devam etmektedir. Zaman geçtikçe kişin hastalığı
bulaştırıcılığı giderek azalır.
Tersiyer Sifiliz: İlk enfeksiyondan yaklaşık 10 yıl sonra
ortaya çıkar .Hiçbir dönemde tedavi edilmeyen vakaların %35 inde tersiyer
sifiliz ortaya çıkar.Tersiyer bulgular üç kategoride saptanır
Kardiyovasküler lezyonlar: %10 vakada
görülür. Aortta balonlaşma, kalp kapakcıklarında yetmezlik gibi bulgular olur.
Nörolojik lezyonlar: Göz,beyin zarları gibi
sinir sistemi organlarına hasar verir.
Diğer Sistemik lezyonlar: Diş,dişetleri
,kas ve iskelet sistemi ve iç organlarda lezyonlar görülür.
Hastalık kalıcı sakatlıklar bırakabildiği
gibi tedavi edilmezse öldürücü olabilmektedir.
Frenginin etkeni olan mikroorganizma
kültürlerde üretilemediği için tanıda en yaralı yöntem kan testidir. Kanda
yapılan serolojik testler ile antijen ve antikorlar aranır. Taze yaralardan
alınan örneklerin özel floresanlı mikroskoplar altında incelenmesi ile
Treponema Pallidium görülebilir. Beyin omurilik sıvısından alınan örneklerle
serolojik testler yapılabilir.
Hangi evrede olursa olsun sifilizin
tedavisinde antibiyotikler ve penisilin
kullanılır.Tedaviye başlandıktan sonra hasta 24 saat içinde hastalık
bulaştırıcılığını yitirir.
Frengiden korunma yolları:
Cinsel ilişkide kondom kullanmak
Cinsel eş sayısının artması ile birlikte
hastalık bulaşma riski de artacağından ,partner seçiminde titiz davranmak
Hastalık belirtisi olmadan da bulaşma
olabileceğini unutmamak.
Kan nakillerinde gerekli testlerin yapılıp
yapılmadığının kontrolünü unutmamak
Frenginin tedavisi ve bu çağda hastalığın
yokolması için halen aşı ve tek dozluk
antibiyotik tedavisi çalışmaları yapılmaktadır.
UYUZ(SCABİES) VE
BİTLENME(PEDİKÜLOZ)
Her nekadar yanlızca deride ,özellikle
geceleri ve sıcakla artan kaşıntı ve eller ,karın,kalçalar,göğüs ile bacak iç
yüzlerde kaşıntılı döküntülerle karekterize olmasına karşın ,uyuzun en tipik ve
muhtemelen en erken bulguları özellikle erkeklerde genital bölgede yerleşen
deriden kabarık şeffaf ,sivilce benzeri kaşıntılı kabartılardır. Çok kaşıntılı
olmaları nedeniyle kısa sürede ülser yaralar haline dönerler. Zeminleri sert
olan bu ülserler uyuz şankrı adı verilir ve bazen frengi ile diğer cinsel
temasla bulaşan hastalıkların ülserleriyle karıştırılabilir.
Bitlenme de özellikle kasık bitleri yakın
temas ile karşı tarafa bulaşır.
Hasta kaşıntısı olsun olmasın tüm yakın
aile bireylerinin tedavisi ile kişisel ve ortak kullanılan eşyaların
dezenfeksiyonunu gerektirdiğinden tedavisi oldukça zahmetlidir. Fakat kurallara
uyulduğunda iyileşme tamdır.
HEPATİT- B (B TİPİ SARILIK)
Hepatit B aynı adlı virüsün karaciğere
yerleşip orda çoğalarak karaciğeri tahrip etmesi ile ortaya çıkan bulaşıcı bir
hastalıktır.
Hepatit B virüsü bir DNA virüsüdür. Bu
virüsün üç adet antijenik yapısı mevcuttur. Virüs dış kısmında yani zarf
kısmında eskiden Avustralya antijeni denilen Hepatit B Surface Antigen
mevcuttur. Virüsün nükleoplasit denilen merkez kısmında ise iki önemli
antigenic yapı vardır. Bunlar Hepatit B Core Antigen ve Hepatit B Antigenidir.
Hepatit B
Türkiyede ve Dünyada önemli bir sağlık sorunudur. Bugün dünyada yaklaşık
iki milyar kişinin Hepatit B’ye yakalandığını biliyoruz. Bunun yanında 350
milyon kişi bu virüsü kronik olarak taşımaktadır. Ülkemizde de durum farklı
değildir. Türkiyede bugün yaklaşık her üç kişiden yaklaşık biri Hepatit B
virüsü ile karşılaşmıştır. Yine her 10 kişi,den biri Hepatit B virüsünü
taşımakta ve bulaştırmaktadır. Hastaların % 75-80’inde hiçbir belirti görülmez.
Hepatit B belli başlı üç yolla bulaşır.
Virüsü taşıyan kişilerle cinsel temasta
bulunma.
Virüsü taşıyan kişilerin kan ve vücut
sıvıları ile temas etme.
Virüsü taşıyan hamile kadınlardan doğum
sırasında bebeklerine bulaşmasıdır.
Hepatit B virüsü AIDS’ten 50 ila 100 kat
daha bulaşıcıdır. Derideki bir çatlak ya da açık yara ile temas eden bir damla
kan ya da tükürük bile hastalığın bulaşmasına yeterli olabilmektedir. Kan ve
Kan ürünlerinin kullanımı ,kirli enjektörler, cerrahi müdahale, manikür pedikür
setleri,traş bıçaklarıHepatit B virüsünün bulaşmasına aracılık
edebilmektedirler.Steril olmayan aletlerle yapılan sünnet ve kulak delme gibi
işlemler de Hepatit B’nin bulaşması için önemli risk oluştururlar.
Bu virüs ile temas eden her 10 bebekten 9’u
ve her 10 erişkinden 1 ‘i belli bir süre sonunda (yaklaşık 6 ay) mikrobu
vücudundan atmayı başaramaz. Bu durumda kişi virüsü yaşam boyu vücudunda
taşıyacak ve etrafa yayacaktır. Ayrıca taşıyıcılarda hastalık durumu
farklılıklar gösterir. Bazı kişilerin karaciğerlerinde önemli değişiklikler
meydana gelmezken, bazılarının karaciğer hücrelerinde ağır hasrın ortay çıktığı
tablolar oluşabilir.Bu gruptaki bireylerde ,yıllar sonra siroz ve karaciğer
kanseri görülebilir.
Hepatit B ‘de risk birçok bulaşıcı
hastalıktan çok farklıdır. ,çünkü kronik hepatitlilerin %25’i primer karaciğer
kanseri ve siroz nedeniyle ölmektedir.Çünkü Hepatit B tüm dünyadaki primer
karaciğer kanserlerinin %60-%80’inden sorumludur. Ve primer karaciğer
kanserleri kanser ölümleri içinde ilk üç sırada yer almaktadır. Hepatit B
virüsü sigaradan sonra bilinen en yaygın kanser nedenidir.
Kronik Hepatit B taşıyıcıları tamamen
sağlıklı görünürler .Taşıyıcılığı saptayabilmek için kanda Hepatit B yüzey
antigeni saptanmasıyla taşıyıcılar ayırt edilebilirler.
Taşıyıcıların % 50’si belirtisiz olarak
sadece virüsü taşır. Karaciğer biyopsisi
yapılırsa bu kişilerin bir kısmında Kronik Persistan Hepatit adı verilen
bir tablo görülür. Bu hastalık nisbeten selim seyretmekle birlikte herhangi bir
zamanda kronik aktif hepatit haline dönüşebilir.
Taşıyıcıların %50 ‘sinde Kronik Aktif
Hepatit adı verilen kronik karaciğer hastalığı gelişir. Bu hastalığın geliştiği
kişilerin % 25 ‘inde karaciğer kanseri ortaya çıkar.
Kronik taşıyıcılar cinsel eşlerine Hepatit
B bulaştırabilirler.
Kronik taşıyıcı annelerden doğan bebeklere
Hepatit B bulaşır.
Kronik taşıyıcılarla aynı evi paylaşanlarda
Hepatit B’ye yakalanma oranı ,normal popülasyona kıyasla 2-4 kat daha fazladır.
Hastalığa yakalanan kişilerin ancak
yarısında sarılık ortaya çıkar .Hastaların % 65 ‘inde grip benzeri belirtiler
görülür. Geriye kalanlarda hastalık belirtisiz seyreder. Klinik olarak sarılık
gelişse de gelişmese de hastaların %90 ‘ı tamamen iyi olur. İyileşen kişiler
yaşamlarının sonuna kadar hastalığa bağişiklı kalır.
Kesin tedavisi olmayan bu hastalığa karşı en
etkili korunma yolu aşılanmadır. 1980’li yıllarda çıkan Hepatit b aşıları ,bu
virüsü taşıyan kişilerin kanından elde edilirken,günümüzde kullanılan aşılar
genetik mühendislik yöntemleriyle bakteri hücrelerinden elde edilmektedir.
Her iki tipteki Hepatit B aşısının da güvenilirliği
tamdır. Aşıya bağlı karaciğer hastalığı meydana gelmesi veya başka bir hastalık
bulaşması söz konusu değildir. Sık görülen yan etki ,aşının yapıldığı bölgede
birkaç gün sürebilen ağrı ,kızarıklık ve şişliktir. Çok nadiren halsizlik
bildirilmiştir.
Aşının tam etkili olabilmesi için 0,1.6
aylarda toplam 3 doz yapılması gerekir.Üç doz uygun aşılamadan sonra aşının
koruyucu etkisi ortaya çıkar.
KAZANILMIŞ
BAĞIŞIKLIK YETMEZLİĞİ SENDROMU (AIDS)
AIDS (Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği
Sendromu) virüs yoluyla bulaşan bir hastalıklar bütünüdür. Bireye HIV(İnsan
Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) bulaşması sonucunda ,vücudun savunma gücü
zayıflar ve birey bazı mikrop ve hastalıklara sağlıklı kişilerden daha duyarlı
hale gelir. Sonuçta birden fazla hastalık ve kanserlerin ortaya çıkması ile AIDS tablosu oluşur ve hastalık mutlak
ölümle sonuçlanır.
HIV nasıl bulaşır?
HIV kandan başka erkeğin sperminde,kadının
vajina salgısında bulunur ve cinsel ilişki sırasında vajinadan, penisten,
anüsten ve ağızdaki zedelenmiş doku ve çatlaklardan vücuda girerek ,erkekten
kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe,kadından kadına bulaşır.
HIV ,hasta veya taşıyıcı anneden bebeğine,
gebelik, doğum ve emzirme sırasında bulaşır.
HIV taşıyan bir kişiden ,taşımayan diğerine
, prezarvatif kullanmadan yapılan her türlü cinsel ilişki ile mikrobun geçme
riski vardır.
HIV taşıyan kan yoluyla mikrop bulaşabilir.
Kan ve kan ürünleri ,organ ve doku nakli ile ,traş bıçağı ,diş fırçası ve
enjektör paylaşımı ile ,kesici ve delici aletlar yolu ile bulaşır.
HIV bulaşmadığı durumlar
HIV günlük yaşamda aynı odada,aynı büroda
,sınıfta bulunmakla ,aynı havayı solumakla bulaşmaz.
Masum öpüşme ,dokunma,sarılma ,öksürük ,aksırık,tükürük
ve el sıkışmayla bulaşmaz.
HIV sağlam deriden geçemez
Yiyecek içecek çatal kaşık bıçak tabak
telefon,çeşme musluğu ,tuvalet,duş ortak
kullanımıyla bulaşmaz
AIDS günlük yaşamdaki olağan davranışlarla
bulaşmaz.
Sivrisinek ve diğer böceklerin sokması ve
hayvanlarla temasla da bulaşmaz.
AIDS’ e yakalanan insanın vücuduna AIDS
virüsü (HIV) yerleşir.Vücutta HIV’e karşı 2-3 ayda antikorlar oluşur. Bu
antikorlar kan serumunda antikor testi (ELISA) yapılarak saptanır.Test yaptırmak isteyen AIDS Danışma Merkezine
başvurarak bilgi almalı ve kendi iradesi ile test yaptırma kararı vermelidir.
Test anonim yapılır,ad ve adres alınmaz .Testin pozitif oluşu ,kişinin AIDS ‘e
yakalandığını gösterir. Bu kişiye seropozitif veya HIV pozitif denir ve
yaşamının sonuns kadar virüs taşıyıcısı olarak kalır. HIV pozitif kişi hastalık
belirtileri yıllar sonra ortaya çıkıncaya kadar sağlıklı görünür., fakat virüsü
başkalarına bulaştırabilir
HIV virüsü insanın vücuduna girdiğinde en
çok T4 adı verilen beyaz kan hücrelerine yerleşerek çoğalır.HIV T4 hücrelerinin
ölümüne sebep olur.Bu hücrelerin ölümü vücut direncini azaltır ve sonuçta AIDS
hastalığının belirtileri ortaya çıkar.
AIDS hastalığının başlıca belirtileri
şunlardır:
Gece terlemeleri
Sürekli ishal ve aşırı kilo kaybı
Koltuk altı, kasık boyun ve lenf bezlerinde
şişlik
Öksürük ve akciğer şikayetleri
Uçuk ,zona ,ağizda pamukçuk
AIDS
hastalarında yukarıda sayılan çeşitli belirtiler yanında:
Merkezi Sinir Sistemi hastalıkları
Kanser (Karpoksi Sarkomu,Lenfoma)
Bazı mikropların sebep olduğu enfeksiyonlar
görülebilir.
AIDS tanısı konulan hastalar birkaç yıl
içinde ölmektedir.Hastalığın başlangıcında tedavide AZT(Zıdovudıne) ve DDI gibi
ilaçlar kullanıldığında yaşam süresi yıllarca uzayabilir.
AIDS ‘e karşı aşı henüz bulunamamıştır.
AIDS ‘ten Korunma:
Cinsel ilişkilerde koruyucu Latex kondom
kullanmak
AIDS virüsü taşımayan kişi ile karşılıklı
sadakate dayalı ilişki kurmak.
Kan naklinde AIDS testi yapılmamış
,kontrolsüz kan asla kullanılmamalıdır.
Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga
,iğne,cerrahi aletlar,jilet kesinlikle kullanmamalıdır.
Kuaför ve berberlerde traş,manikür ve
pedikür sırasında kullanılan aletler yoluyla hastalık bulaştırabilirler. Bunun
için işi yapanların çalışırken eldiven kullanmaları en iyisidir. Ayrıca ellerin
bol su ve sabunla yıkanması mikroplardann arındırmanın en iyi yoludur. Eller
yıkandıktan sonra Hibisel ve Sporocıdın Losyon gibi bir antiseptik madde
kullanılması uygun olur. İşlem sırasında yaralanan ellere Batticne,Betadine,
Isosol ,Polyod gibi antiseptik maddeler uygulanmalıdır.
AIDS virüsünü öldüren diğer dezenfektan
maddeler:
Çamaşır suyu, Bacteranios D, Cidex,
Mikrozid Liquıd, Hibisel,Setridif, klorheksol, Lysoformin, Hylox, Presept,
Betadine Gargara, Kodan Tinktur Forte. Bu maddeler eczanelerde ,kullanışları
prospektüslerinde yazılı olarak satılırlar.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar eski
çağlardan beri varolan ve güncelliğini hiçbir zaman kaybetmemiş hastalıklar
grubundandır. İlerleyen değişik dönemlerde bu grupta yeni hastalıkların
güncellik kazanmalarıyla da halen giderek artan önemli bir tıbbi ve halk
sağlığı problemi olmaya devam etmektedirler.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların artış
nedenlerine göz atıldığında :eğitim yetersizliği,toplumun sosyoekonomik
yapısında meydana gelen bozukluklar(ahlak kavramındaki değişiklikler, göçler,iç
ve dış turizm,gittikçe zorlaşan,bazı çevrelere göre de gittikçe kolaylaşan
hayat şartları,uyuşturucu ve alkol alışkanlıklarının artması
gibi),fahişelik,gizli fahişelik, eşcinsellik,genelev ve gizli buluşma yerleri
ile mücadele ve kontrollerin yetersizliği,ilaçlar ile gebe kalma korkusunun
ortadan kalkması gibi nedenler yer almaktadır.
CİNSEL YOLLA BULAŞAN
HASTALIKLARDAN KORUNMA
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan
bireysel düzeyde korunmanın en etkili yolu hastalık riski taşıyan şüpheli
kişilerle (hayat kadınları, hayat kadınlarıyla birlikte olduğu bilinen kişiler
,çok sayıda partneri olan ya da olmuş kişiler) ilişkiye girmekten kaçınmaktır.
Ancak unutulmamalıdır ki bariz olarak
şüpheli görünmeyen birinden de hastalık bulaşabilir. O yüzden hakkında tam bir
bilgi sahibi olunmayan bir kişiyle ne kadar temiz görünürse görünsün ilişkide
prezervatif kullanmak şarttır.
Prezervatifler arasında latex yapılı olan
ve spermisid içerenler tercih edilmelidir. (çünkü spermisidlerde aynı zamanda
mikroorganizmaları etkisiz hale getirebilme özellikleri de bulunmaktadır)
Prezervatif kullanımı yıllar boyu
erkeklerin tekelinde ve inisiyatifinde kalmıştır. Son yıllarda kadınların
kullanımına uygun olarak geliştirilen prezervatifler Amerika ve bazı Avrupa
ülkelerinde kullanılmaya başlamıştır.
Ne kadar etkili korunma olursa olsun cinsel
yolla bulaşan hastalıklar açısından herkes risk altındadır. Bu hastalıkların
çoğunda erken tanı ve tedavi hem kişinin sağlığının tekrar oluşturulması ,hem
de hastalığın daha çok bulaşmasının engellenmesi açısından önemlidir.
Bireyin cinsel yolla bulaşan hastalıklar
grubunda yer alan hastalıkların genel belirtilerini bilmesi ve aşağıdaki
belirtilerden bir veya daha fazla olduğunda çekinmeden doktora başvurması
önemlidir.
Erkekler için: Genital akıntı Genital bölgede siğil ,ülser tipi lezyonlar İdrar yaparken yanma
Şüpheli biriyle ilişkiye girmiş olmak
Kadınlar için: Kasık ağrısı ve beraberinde akıntı Tek başına akıntı İdrar yaparken yanma
Genital bölgede siğil,ülser tipi
lezyonlar Şüpheli biriyle ilişkiye
girmiş olmak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder