DivShare

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Jhonson'nun Mektubu Ve Açığa Çıkan Gerçekler



Jhonson'nun Mektubu İle Yüzleşen Türkiye

Türkiye'de senelerden beri kurulmasına
çalışılan yerli sanayi şekil değiştirmiş ve silâhlı kuvvetlerin en basit bir ihtiyacı dahi, Amerika'ya bağlanmış, kullanılmış araç, gereç ve silâhların bakımları çok daha pahalıya mal olduğu için
de hareket edemez ve kullanılamaz bir halde kalmışlardır.
Yakıt, yedek parça ve cephane tedariki de Amerikan yardımından geldiği için, Türk silâhlı kuvvetleri, tamamen şartlı verilen Amerikan yardımına bağlanmış oldu. Amerika verirse var, vermezse yok!..
Bu şartlar altında Türk Silâhlı kuvvetlerinin harbe hazırlığı, silâhlı kuvvetlerin erişmesi gerekli asgari standartlara dahi ulaşamamış ve modern silâh, araç ve gereçlerle dedonatılamamıştır. Diğer taraftan şartlı olan bu askeri yardımdan alınan silâhlar da Amerikanın istediği anda geriverilecek ve Amerika'nın arzu etmediği yerlerde kullanılmayacaktır. Buradan da açıkça görüleceği gibi Türk Silâhlı Kuvvetleri, Türkiye'nin ulusal çıkarlarının ve ulusal politikasının gerektiği gibi, destekleme olanağından, icabında direkt veya endirekt yolardan alıkonulabilmektedir.
Halbuki Türkiye yine bu ikili anlaşmalarla topraklarında Amerika'ya üs ve tesisler kurmak için müsaade ve imtiyazlar vermiştir. Türkiye'deki bu Amerikan üs ve tesisleri
bir savaşta Rusların nükleer başlıklı füzelerinin ilk ve önemli hedefleri olacak ve bir kaçdakika içinde milyonlarca Türk ölecektir. NATO anlaşması da bugün,üyelerine ve özellikle Türkiye'ye, umduğu güvenliği vermekten uzaktır.
Bu görüşümüzü Kıbrısa yapılması düşünülen çıkarmayı durdurmak için Amerikan Cumhubaşkam Jhonson'un Türk Hükümetine vermiş olduğu notadan alacağımız parçalar da ısbatlamaktadır.
Başkan Johnson notanın bir yerinde "böyle bir harekete tevessül etmeden önce (Kıbrısa
çıkarma yapılmadan önce) Birleşik Amerika Devletleri ile istişarede bulunmak
mesuliyetini tam kabul etmenizi hassaten rica etmek mecburiyetindeyim.
1960 Garanti and-laşması ahkâmı gereğince, böyle bir müdahalenin caiz ol
duğu kanaatinde bulunduğunuz intibaındayım. Ayrıca, antlaşma, teminatçı devletler arasmda istişareyi gerektirmektedir. Birleşik Amerika bu durumda bilcümle istişare im
kânlarının hiç bîr şekilde tükenmediği ve dolayısîyle tek taraflı harekete geçmek hakkının kabili istimal olmadığı kanaatindedir."

Türkiye mevcut garanti andlaşmasımn bütün icaplarını her yönü ile yerine getirmiş fakat Yunanistan ve Makarios bu andlaşmayı tanımamış, ingiltere ise taraflardan bi
ri olmasına rağmen, bu taahhüdünü unutmuş görünüyor.
Türkiye taraflarla istişare ediyor ve Amerika'ya da durumubildiriyor. Anlaşmazlık konusu Amerika'nın da üyesi bulunduğu NATO'ya ve sonrada Birleşik Milletler Konseyine götürülüyor ve buralarda da bir hal çaresi bulunamadığı için, Türkiye son çare olarak Kıbrıs'taki 120 bin soydaşının katliamına engel olmak için adaya çıkarma yapmaya karar veriyor.
Bu esnada Amerika bir nota ile karşımıza çıkarak "sen benimle istişare etmedin. Ben garanti andlaşmasmı başka türlü ahyorum. Kıbrıs'a çıkamazsın" diyor. Türk Hükümeti garanti andlaşmasımn kendisine tanıdığı müdahale hakkını kullanamıyor.
Neden?
Çünkü NATO ve ikili anlaşmalar, askerî ve iktisadi yardımlar, bizi, kıskıvrak bağlamıştır. Amerika'nın sözünden dışarıya çıkmaya imkân yoktur. Notayı okumaya devam
edelim.. "Bay başkan, Nato vecibelerine de dikkat nazarınızı celbetmek mecburiyetindeyim. Kıbrıs'a vaki olan Türk müdahalesinin Türk-Yunan kuvvetleri arasında askerî bir çatışmaya müncer olacağı hususunda en ufak bir tereddüt
olmamalı. Dışişleri Bakam Rusk, La Hay'de yapılan son Nato Bakanlar toplantısında Türkiye ve Yunanistan arasında bîr harbin kelimenin tam manası ile düşünülemez telâk
ki edilmesi gerektiğini beyan etmiştir."

________________________________________
Başkan Jhonson Türkiye'yi burada adeta azarlıyor* Siz
Kıbrıs'a çıkarsanız Yunanistan da Türkiye'ye taarruz ede
cektir
. Natoya karşı vecibeleriniz ise, Yunanistanla harp et
menize manidir. Sizinle Yunanistan arasında bir savaş ya- pılamıyacagı da La-hay deki toplantıda Dışişleri Bakanım tarafından kafi bir lisanla bildirilmişti. Bu nedenlerle de Kıbrıs'a müdahale edemezsiniz diyor.
________________________________________
Nato üyeleri arasında çıkacak anlaşmazlıkların barışçı
yollarla çözümleceğine dair olan birinci maddesinin yerine
getirilmesi için Türkiye, her türlü çaba ve gayreti sarfet-
miş, fakat Yunanistan buna yanaşmamıştır. O zaman buna
seyirci kalan Amerika, son anda Nato'nun bu maddesini bi
ze hatırlatarak karşımıza çıkıyor. Aynı madde Yunanistan
için daha önceden işletilmediğine göre, demek oluyor ki,
Nato ittifakının maddeleri de Amerika'nın arzusuna göre
yorunlanıp uygulanıyor.
Başkan Jhonson'nun Nato anlaşmasının maddelerini
dilediği şekilde yorumlaması ve Türkiye'yi tehdidi devam
ediyor. "Nato'ya iltihakın esas itibariyle Nato devletlerinin
birbirleri ile harp etmiyeceklerini kabul etmek demektir.
Almanya ve Fransa Nato'da müttefik olmakla, yüz yıl
lık husumet ve düşmanlıklarını gömmüşlerdir. Aynı şeyi
Yunanistan ve Türkiye'den de beklemek lâzımdır. Ayrıca,
Türkiye tarafından Kıbrıs'a yapılacak askerî bir müdahale,
Sovyetler Birliğinin aynı şekilde bir müdahalesine yol aça
bilir. Nato müttefiklerimizin tam riza ve muvafakatleri ol
madan Türkiye'nin girişeceği bir hareket neticesinde orta
ya çıkacak Sovyet müdahalesine karşı Türkiye'yi müdafaa
etmek mükellefiyetleri olup olmadığını müzakere etmek
fırsatını bulamamış olduklarını takdir buyuracağınız ka
naatindeyiz."
Londra garanti andlaşmasının 4. maddesi, garantör üç
devlete (Türkiye, Yunanistan ve İngiltere) Kıbrıs Anayasa
sı Hükümlerinin bozulduğu anda evvelâ birbirleriyle isti
şare ederek müştereken veya tek başına müdahale hakkı
tanımıştır. Hal böyle iken, Türkiye'nin bu hakkını kullan
________________________________________
masını önlemek için Amerika'nın, bizi Rusya ile tehdit et
mesi kadar anormal bir şey düşünülemez. Türkiye Rus-
yanın bir saldırısına uğrarsa Nato andlaşmasınm 5. mad
desi otomatik olarak işlemiyecektir. Ancak, Amerika arzu
eder veya çıkarlarına uygun görürse, diğer üyelerle de isti
şare edilerek, Türkiye'yi savunma mükellefiyetleri olup ol
madığı da görüşülerek karara varılacak. Görülüyor ki Nato
andlaşmasınm 5. maddesini de, Amerika, bizim gibi anla
mıyor. Bundan da umudumuzu keselim.
Amerika Cumhurbaşkanı Jhonson'nun Türk Hüküme
tine verdiği notadan, Amerikan askerî yardımı hakkındaki
görüşlerini de öğrenelim: Başkan Jhonson bu mektubunda
"askerî yardım sahasında Türkiye ve Birleşik Amerika Dev
letleri arasında mevcut iki taraflı anlaşmaya dikkatinizi
çekmek isterim. Türkiye ile aramızda mevcut bulunan as
kerî yardımın veriliş maksatlarından gayrı gayelerde kul
lanılması için, hükümetinizin, Amerika Birleşik Devletleri
nin muvafakatini alması gerekmektedir. Hükümetiniz, bu
şartı tamamen anlamış bulunduğunu muhtelif vesilelerle
Birleşik Devletlere bildirmiştir.
Mevcut şartlar altında
Türkiye'nin Kıbrıs'a yapacağı bir müdahalede Amerika ta
rafından temin edilmiş olan askerî malzemenin kullanıl
masına Birleşik Amerika Devletlerinin muvafakat etmiye
ceğini size bütün samimiyetimle ifade etmek isterim."
diyor.
Açıkça görülüyor ki; ikili anlaşmalarla Amerikadan
aldığımız silâh ve malzemeyi kıbrıs gibi çok haklı olduğu
muz millî bir davamız için dahi, kullanmak yetkisine sa
hip değiliz. Gerçek bu olunca akla ister istemez şu soru
geliyor; Türkiye bağımsız bir ülke değil mi?.
ikili anlaşmalara göre şartlı olarak Amerika'dan aske
rî yardım alan Türkiye, bu yardımı, Amerika'nın veriş mak
sadı ve arzusu dışında kullanamamaktadır. Bu nedenle
Türk Silâhlı Kuvvetleri de Türkiye'nin millî çıkarlarına uy
gun dış politikasını desteklemek durumundan alıkonulmak
ta ve Türk ulusunun bağımsızlığı çiğnenmektedir.

________________________________________
Amerika ile yapılan ikili anlaşmaların diğer bir yönü
daha vardır. 1954'te Amerika ile Türkiye arasında yapılan
temel anlaşmaya göre, Amerikaya Türkiye'nin belirli yer
lerinde üs ve tesisler kurmasına izin verilmiştir. Bu an
laşmaya dayanılarak, yapılan uygulama
anlaşmaları ile
Amerikalılara çok sayıda yeni imtiyazlar tanınmış, üs ve
tesisler kurma izinleri verilmiştir. Bu üs ve tesislerdeki
Türk kontrolü sadece şeklîdir. İçeride ne olup bittiğini bu
günkü şartlar altında bilmemize imkân yoktur.
Adana'daki İncirlik Hava üssünden kalkan U—2 casus
uçakları 1959'da Ruslar tarafından Rusya üzerinde düşü
rüldükten sonradır ki, bunların ne iş yaptıklarını Amerikan
basım ve Rus Notasından öğrendik. Bir de tesise örnek ve
relim: Diyarbakır'ın Pirinçlik mevkiinde Amerikalıların
kurduğu bir radar tesisi vardır. Bunun görevlerinden biri
nin, Rusya içindeki balistik füzelerin hareketlerini izlemek
olduğunu yine Amerikan basınından öğreniyoruz. Burada
elde edilen bilgilerden Türklerin haberi olmaz.. Fakat, bir
savaşta Ruslar tarafından tahrip edilecek ilk hedefler ara
sındadır bu üs...
Nato ve İkili Anlaşmalar Türkiye'nin savunmasını kuv
vetlendirmekten ziyade, Türkiye'yi kendi arzusu dışında,
istemediği bir savaşa sokma gibi ağır bir riski de beraber
getirmiştir. Bu üslerden kalkacak Amerikan uçaklarının
Rusya'ya yönelecek hareketleri Türkiye'yi her an bir savaşa
sokabileceği gibi, Türkiye'de Amerikan üs ve tesislerinin bu
lunmaları da, Türkiyeyi Ruslar için ilk anda tahribi gerek
li önemli hedefler arasına sokmaktadır.
Natonun Türkiye'nin savunması bakımından en zayıf
noktalarından biri de, andlaşmanm 4. maddesidir. Bu mad
deye göre "içlerinden herhangi birinin mülki tamamiyeti-
nin, siyasî istiklâlinin veya güvenliğinin taraflardan birinin
fikrince, tehdit altında bulunması halinde, taraflar birbir
leriyle istişare edeceklerdir." Nato konseyi kararlarının it
tifakla alınması şarttır. Bu durum karşısmda Natonun
güney kanadında bulunan Türkiye'nin bir saldırıya uğra
ması halinde, diğer üye devletlerden biri itiraz ederse na

________________________________________
tonun askerî gücü Türkiye'ye yardıma gelmiyecektir. Fakat
Orta avrupada yapılacak bir saldırıya karşı Türkiye katily
masa da, diğer üye devletler tehlikenin Orta Avrupadan
kendilerine de geldiğini gördükleri için, derhal harekete
geçecekler ve Türkiye de onlara katılmak zorunda kalacaktır.
Görülüyor ki Millî Savunma stratejimizin Nato'ya ve
Silâhlı Kuvvetlerimizin araç, gereç ve silâhlarının karşılan
masını dış yardıma ve ikili anlaşmalarla Amerika'ya bağ
lamak, doğru ve çıkar bir yol değildir. Bu strateji île si
lâhlı kuvvetlerimiz, millî çıkarlarımızı koruyamaz ve ulusal
politikamızı destekliyemez. Çünkü yine bu ikili anlaşmala
ra göre Amerika Kıbrıs'ta yaptığı gibi, "silâhlı kuvvetleri mizin silâh, araç ve gereçlerini benim isteğim dışındaki maksatlar için kullanamazsınız. Eğer aksini yaparsanız bir Rus saldırısına karşı da sizi Nato korumaz" diyebilecektir.
O halde, tek çıkar yol; yalnız kendi gücümüze dayanan bir
millî savunma stratejisi tesbit edilerek bir plân içersinde
gerekli hazırlıkları yapmaktır. Bu suretle ulusal politika
mızı icabında silâhla destekliyebilecek dış kaynaklara bağ
lı olmayan millî ordu da gerçekleşmiş olacaktır.



Görüldüğü gibi işte müttefikimiz Abd,daha ilk sınavda Nato'nun Türkiye aleyhine kullanılacağını tehdit boyutlarında dillendiriyor.Jhonson'nun mektubunu kaç kişi biliyor acaba?

Hiç yorum yok: